Kanser vakalarının üçte biri düzenli taramalar sayesinde önlenebiliyor Kanser vakalarının üçte biri düzenli taramalar sayesinde önlenebiliyor
Prof. Dr. Cengiz Çokluk, sigara içilmesi ve hipertansiyon beyin anevrizmalarının (baloncuk) gelişimindeki etkilerini anlattı. Prof. Dr. Çokluk, “Beyin damarlarında baloncuk gelişimi yaklaşık olarak toplumun yüzde 2’sini ilgilendiren bir sağlık sorunudur. Bireysel farklılıkların yanında genetik, bölgesel, ırksal ve çevresel faktörler baloncuk gelişiminde etkili olduğu gibi kanama olayında da etkilidir. Beyin damarlarında görülen bu balonlaşmanın tıp literatüründeki ismi ‘anevrizma’dır. Bu balonlaşmalar her yaşta görülmekle birlikte en çok 40-60 yaşları arasında şikayet oluşturmaya başlarlar. Kadın ve erkekler arasındaki görülme sıklığına baktığımızda kadınlarda erkeklere oranla daha sık görüldüğü ortaya çıkar. Bugüne kadar yapılan tüm bilimsel çalışmalar genetik ve çevresel faktörler üzerinde yoğunlaşmıştır. Beyin damarlarında baloncuk gelişimi üzerinde doğumsal ve genetik faktörlerin etkili olduğu bilgisi tıp literatürüne yerleşmiş, ispatlanmış doğrulardan birisidir. Bununla birlikte asıl önemli olan soru çevresel faktörler olarak adlandırabileceğimiz faktörlerin ne derece beyin damarlarında baloncuk gelişiminde etkili olduğudur. Burada çevresel faktörler içerisinde sayılabilecek sigara tüketilmesinin beyinde baloncuk gelişmesini nasıl kolaylaştırdığı konusunda kısa bilgiler verilecektir” dedi.
İnsan beyninin kişisel ve toplumsal tüm bilginin üretildiği, sınıflandırıldığı, saklandığı ve çeşitlendirildiği organik bir bilgisayar olduğunu belirten Prof. Dr. Cengiz Çokluk, “Tüm bu işlemlerin sorunsuz yapılabilmesi için glukoz adını verdiğimiz organik bir şeker türüne ihtiyaç duyar. Vücudumuzda bulunan diğer hücreler enerji kaynağı olarak protein, yağ ve karbonhidratları kullanabilmekle birlikte beynimiz sadece saf ve temiz bir yakıt (yani enerji kaynağı) olan glukozu kullanır. Glukozun belli bir oranda beyin dokusuna sürekli gelebilmesi için kan akımının sürekli olması gerekmektedir. İnsan beyni kalpten pompalanan kanın yaklaşık olarak yüzde 20’sini kullanır. Bunun beyin dokusunun hacmi ve vücutta kapladığı yerle kıyaslandığında muazzam bir büyüklüğe sahip olduğu anlaşılacaktır. Beyin dokusuna bu kanın iletilmesinde beyin damarları görev almaktadır. Konumuz zaten bu kadar yoğun bir kan taşıma işlemini yürüten beyin damarlarının baloncuk (anevrizma) adı verilen bir hastalığıdır. Beyin damarlarının kan taşıma fonksiyonunu göremediği durumda beyinin o bölgesinde beslenme yetersizliği ortaya çıkar ki bu olaya inme (iskemi/infakt) adını vermekteyiz” diye konuştu.

"KÜÇÜK BAĞCIKLARIN YAPISI SİGARA TARAFINDAN GÜÇSÜZLEŞTİRİLEBİLİR"

“Elimizi bileğimizdeki radial arter dediğimiz nabzımızın üzerine koyduğumuzda kan akımının nabız adı verdiğimiz kalbimizin atımlarını yansıtan elastik, inişleri ve çıkışları olan bir yapısının olduğunu görürüz” diyen Çokluk, “Bu atımlar aynı şekilde beyindeki damarlarda da mevcuttur. Kan damarlarına bu özelliği sağlayan kan damarlarının duvarındaki özel yapıdır. Bu özel yapıyı oluşturan temel unsurlar iki gruba ayrılabilir. Bunlardan birisi damar duvarı kas dokusudur. İkinci ana unsur ise liflerdir. Bu lifler oldukça önemlidir. Üç çeşit lif vardır bunlar kollajen, elastik ve laminin lifleridir. Bu lifler damar duvarının sağlamlığını sağlayan temel unsurlardır. Bu lifler içerisinde damar duvarının elastikliğini ve sağlamlığını sağlayan elastik lifler son derece önemlidir. Damar duvarındaki elastik lifler kalp atışlarıyla uyumlu olarak sıkılaşır ve gevrekleşir. Bunu kendi içerisinde uzayıp kısalarak yapar. Bunu sağlayan kendi içerisindeki mikro bağlardır. Bu küçük bağcıkların yapısı sigara tarafından güçsüzleştirilebilir, bu güçsüzlük hipertansiyon ile birleştiğinde damarların kıvrım yerlerinde baloncuklaşmalar başlar ve bunlar büyüyerek gerçek bir baloncuğa yani anevrizmaya döner. Dolayısıyla sigara içer bir kişide kan damarlarının elastikliğinde sorun yaşanmaktadır. Uzun dönem sigara içen bir insanın cilt dokusuna bile bakıldığında süreç içerisinde vücut dokusunun ne denli elastikliğini kaybettiği anlaşılacaktır” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Cengiz Çokluk şöyle devam etti: “Elastikliği azalmış damar duvarının hipertansiyon gibi basınç artışına karşı direncinin sigara kullanmayan bir kişiyle kıyasladığımızda azalmış olacağı şüphe kaldırmaz bir gerçektir. Sonuç olarak damar duvarında gelişen bu baloncuklar giderek büyür ve duvarı giderek güçsüzleşir. Baloncuğun duvarı yırtılır ve beyin kanaması dediğimiz durum ortaya çıkar. Damar duvarından beyine sızan kan miktarı az (yani sızma şeklinde) ise hastaların tarifiyle ‘daha önceden hissetmediğim ölçüde şiddetli bir baş ağrısı’ şeklinde tanımlanmaktadır. Kanama anında hastalar genellikle bilinçlerini kaybederler. Bu dönemde yakınları tarafından hastaneye getirilirler. Hastalar hastaneye getirildiklerinde beyin damarlarının görüntülenmesi için beyin damar anjiografisinin yapılması gereklidir. Bu amaçla bilgisayarlı tomografik anjiografi, manyetik rezonans görüntüleme anjiografi veya dijital anjiografi denen beyin damar anjiografileri yapılabilir. Bu anjiografiden sonra hastaların tedavisinde endovasküler veya mikrocerrahi ile tedavi yöntemlerinden birisine karar verilerek baloncuğun tedavisi yoluna gidilir. Baloncuk tedavisinin birincil amacı baloncuğun tekrar kanamasının önlenmesidir. Çünkü tekrar kanama ölümle sonuçlanabilir. Beyin anevrizmalarının tedavisinde yaygın olarak kullanılan mikrocerrahi teknikler özellikle 1970’li yıllardan sonra geliştirilmiştir. Anevrizmalara yönelik mikrocerrahi yöntemlerin geliştirilmesinde o yıllarda Zürih Üniversitesi’nde bulunan M.G. Yaşargil hocanın büyük katkısı vardır. Yaşargil’in Mikronörocerrahi adlı kitabı mikrocerrahinin temel prensiplerini detaylarıyla anlatmaktadır. Anevrizmaların cerrahi tedavisinde yaygın olarak kullanılan mikrocerrahi yöntemler için hastanın ameliyata hazırlık süreci vardır. Cerrahi tedavisinde uygulanan anestezi yöntemleri diğer cerrahi dallarda uygulanan anestezi yöntemlerinden biraz farklıdır. Ameliyat çıplak gözle değil de ameliyat mikroskobu kullanılarak yapılmaktadır. Ameliyat sırasında baloncuğa ulaşılmakta ve baloncuğun boynuna klips adı verilen bir cihaz yerleştirilmektedir. Daha sonra hastalar servise alınmakta ve tedavileri burada devam ettirilmektedir. Beyin anevrizmalarının tedavisi günümüzde her ne kadar ilerlese de hastalığın oluşmasında suçlanan sigaradan uzak durulması, özellikle hipertansiyonu olan hastaların sigara konusuna önem vermeleri sağlık açısından son derece önemlidir.”

Editör: TE Bilişim