Varlığının sonucu olarak toplumun hammadesi niteliği taşıyan biz insanlar, sosyal varlıklar olmamız sebebiyle biraraya gelerek toplumu oluşturduk. Bizi benzer kılan birçok fiziksel özelliğe sahibiz beden olarak. İki kaşımız iki gözümüz en önemlisi bizi insan yapan aklımız hepimizde mevcut. Bu açıdan baktığımızda doğuştan hepimiz eşitiz. Fakat oluşturduğumuz toplum, doğuştan sahip olduğumuz eşitliğimizi ortadan kaldırdı. Toplum beraberinde getirdiği statü farklılıklarını dayattı bizlere. Hiçbirimizin bizi doğuran anneyi seçme şansı olmadığı gibi ırkımızı, fikir hayatımızı yönlendiren çevremizi, içinde yaşadığımız toplumu tayin etme fırsatımız da olmadı. Elimizde olmayan sebeplerden dolayı anamızın karnından insanoğlu olarak çıkmamıza rağmen kimimiz doğdumuz semtin gelecekteki potansiyel suçlusu, kimimiz müzisyen babanın gelecekteki veliahtı, kimimizse güçlü ve zengin bir ailenin varisi olarak çeşitli ve değişken sıfatlarla nitelendik. Aslında bu öyle bir nitelikki istemdışı kazandığımız ve bize atfedilen çevresel bir öngörü. Sosyal varlıklar olmamızın sonucu olarak ortaya çıkan ve aynı zamanda hayatı idame için muhtaç olduğumuz sosyal çevrenin pozitif ve negatif getirileri. Gerçekleşme ihtimali yüksek olan bu kabul edişler arasında kıskaca alınmış beyinlerin ilerideki tezahürleri. Saçmalıktan ibaret olan eşitlik klavuzunun aslında görünen köyü. Peki ya eşitliği sağlamak için yapılan veya göz boyamaktan başka anlam ifade etmeyen fırsat eşitliğini sağlama kampanyalarına ne demeli? Mantıksız ve suni şişirmeler. Neden mi? Eşit olsak zaten sistem fırsat sunma ihtiyacı hissetmezdi. Fırsatı sununca eşitlik sağlandı mı peki? Tabikide hayır. Baştan beri eşitlik yoktu ki. İki günlük sağlanan fırsat, eşitliği sağlamaya yeter mi? Kısacası anne baba ve sağladığı imkanlar neyse bireyin çıkabileceği seviyede o. Yani bizler fiziksel olarak eşit olsakda sosyolojik açıdan eşit varlıklar değiliz. Doğduğumuzda bazılarımız hayata artılarla, bazılarımızsa eksilerle başladı. Bu durum geleceğimiz açısından etkili oldu. Tabiki dahiyane kişiler bu durumdan farklı örneklerle karşımıza çıkabilir. Ama bu durum genelde varılan kanının gerçekliğine gölge düşürecek tesiri gösteremeyecek istisnalardır. Sonuç olarak bu dünyada eşitliğimizin söz konusu olmadığı gayet açık.

Peki eşitliğin olmadığı bir ortamda hak ve adaletten bahsetmek sizce mümkün mü? Kısmen adil olduğu düşünülsede çoğunluğun düşüncesi her zaman doğru mudur? Kime göre adalet, neye göre eşitlik, hangi konuda hak? İşte tüm bu sorular birbiriyle mukayese edildiğinde hepsi de birbirinden farklı olan her birey için farklı cevaplar doğurmaz mı? Peki ya çözüm? Bu karmaşanın çözümü nasıl sağlanabilir? Sizce eşitliğin olmadığı bir yerde adil bir düzen nasıl tesis edilebilir? Acaba soruyu şöylemi sormalıydım? Sizce eşitliğin olmadığı bu dünyada adil bir düzen tesis etmek mümkün mü?