İzmir üç gündür yanıyor. Kentin ciğerleri, yalnızca ağaçlarla değil; yaşam alanlarımızla, belleğimizle, geleceğimizle birlikte kül oluyor. Her duman yükseldiğinde sadece bir orman değil, geleceğimiz de yanıyor.
Biz İzmir Haber Ajansı olarak yangının ilk gününden bu yana sahadayız. Kameralarımız, objektiflerimiz ve kalemlerimizle... Ancak sadece kayıt almakla kalmadık. Aynı zamanda büyük bir sessizliği de belgeledik: Müdahaledeki gecikmelerin, koordinasyondaki eksikliklerin, önlem alınmadığı için büyüyen alevlerin sessizliğini…
Soruyoruz: Neden bu kadar geç müdahale edildi? Neden havadan destek gecikti? Neden aynı acıyı her yaz, aynı çaresizlikle tekrar yaşıyoruz? Ve neden hâlâ sorumlular sessiz?
İzmir halkı yalnızca bir doğa faciası yaşamadı; aynı zamanda devlete olan güvenin, korunduğuna dair inancın da alev alev yandığı bir sürece tanıklık etti. Bu yangınlar yalnızca ormanları değil; şehirde yaşayan her bir yurttaşın yüreğini de kavurdu.
Bugün yanan ormanlar, yarın bir ihale dosyasına mı dönüşecek, yoksa gerçekten yeniden orman mı olacak? İzmir halkı bunu da yakından takip edecek. Biz de bu soruların yanıtını aramaya, belgelemeye, anlatmaya devam edeceğiz.
İzmir sadece doğasıyla değil, iradesiyle de küllerinden doğar. Ama artık yangınlar karşısında ‘alışmamız’ değil, hesap sormamız gerekiyor.