SAĞLIK

Kendinizi Alamadığınız Bir Takıntınız Varsa Dikkat!

Obsesif kompulsif bozukluk yani takıntı zorlantı bozukluğu;

KENDİNİZİ ALAMADIĞINIZ BİR TAKINTINIZ VARSA DİKKAT!

Herkesin bazı endişeleri, takıntıları veya bunlarla bağlantılı tekrarlayan davranışları olabiliyor. Ancak bu takıntı ve endişeler kişinin bir saatten fazla zamanını alıyor ve günlük yaşamını etkiliyor ise bu durum önemli bir rahatsızlığın söz konusu olduğu anlamına geliyor. Obsesif kompulsif bozukluk yani takıntı zorlantı bozukluğu; kişinin tekrarlayıcı, rahatsız edici, üzücü, korkutucu düşünceler, şüpheler, dürtüler ve isteklerle mücadele ettiği; bu durumdayken de sıkıntısını azaltmak için tekrarlayıcı bazı davranışları veya zihinsel uğraşıları yerine getirdiği bir psikiyatrik bozukluk olarak tanımlanıyor. Memorial Ankara Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Uz. Dr. Serkan Akkoyunlu, ‘’Takıntı zorlantı bozukluğu’’ ile ilgili bilgi verdi.
 

Belirtiler günlük hayatınızı zorlaştırabilir

Obsesif kompulsif bozukluktaki takıntılar ve zorlantılar kişinin hayatını önemli ölçüde zorlaştırabilir ve kişiye yoğun ruhsal ızdırap verebilir. Hastaların iş, okul yaşantıları, sosyal çevre ile olan ilişkileri ve evlilikleri de olumsuz etkilenebilir.
 

Takıntılar karşımıza pislik, kir veya mikrop bulaşmasından korkma, hata yapmaktan korkma, başkasına isteyerek veya yanlışlıkla zarar vermekten korkma, sosyal açıdan uygunsuz şekilde davranmaktan korkma, cinsel veya dinsel konuları düşünmekten korkma olarak ya da düzen, simetri, kusursuzluk ihtiyacı olarak çıkmaktadır. Tekrar tekrar el yıkama, yıkanma, kapı, ocak gibi şeyleri sık sık kontrol etme, rutin işleri yaparken içinden veya yüksek sesle sürekli sayı sayma hastaların sahip olduğu bazı zorlantılardır. İşleri belirli bir sayıda yapma ihtiyacı, eşyaları nesneleri sürekli belli bir biçimde düzenleme, akıldan çıkmayan görüntülere veya düşüncelere takılıp kalma, belirli kelimeleri, cümleleri veya duaları tekrarlama da diğer başka zorlantılara örnektir. Obsesif kompulsif bozukluğu olanlar sıkıntılarının artacağından korktukları yerlerden ve durumlardan kaçınırlar. Kir olabileceği için kapı kollarına, çöp tenekesine ve yiyeceklere dokunmak istemezler.
 

En sık görüleni ‘’Temizlik hastalığı’’

Obsesif kompulsif bozuklukların birçok tipi bulunmaktadır. Bu bozukluk çeşitli şekiller alsa da hepsi aynı rahatsızlığın farklı görüntüleridir. Bunlar arasında tekrarlayıcı temizlik yapılan; kir, pislik veya mikrop gibi şeylerin bulaşmasından korkulan, halk arasında“temizlik hastalığı” denen tipi en sık görülenidir. Bunun dışında “vesvese” hastalığı; istenmeyen küfürlerin, cinsel içerikli de olabilen görüntülerin akla geldiği “ben nasıl bir insanım!” hastalığı,kapı açık mı kaldı, ocağı açık mı bıraktım gibi düşünceler ve tekrar tekrar kontrol etme hissiyle ortaya çıkan“ kontrol etme hastalığı “ da sık görülmektedir. Eskiden başkalarınca gereksiz görülen eşyaların biriktirildiği ve atılmadığı “istifleme hastalığı” bu gün için ayrı bir bozukluk olarak sınıflandırılsa da obsesif kompulsif bozukluk ile bağlantılı bir bozukluktur. Bu alt tipler bir arada bulunabileceği gibi depresyon ve kaygı bozukluğu ile de bir arada görülebilir.
 

Belirtileri ciddiye alın, uzmana başvurmaktan kaçınmayın

Obsesif kompulsif bozukluğun nedenleri kesin olarak bilinmese de; biyolojik, genetik nedenlerin yanı sıra çevresel nedenlerin de etkili olabileceği düşünülmektedir.Biyolojik olarak sıklıkla serotinin sistemi ile bağlantı kurulurken, psikolojik açıklamalarda öğrenme kuramları üzerinde durulmaktadır. Genellikle ergenlik ve gençlik dönemlerinde başlayan rahatsızlık, farklı yaşlarda da kendisini gösterebilir. Rahatsızlıktan şikayetçi olanlar tedaviye başvurmayı ortalama on sene kadar geciktirirler. Birçok hasta durumlarını uzunca bir süre rahatsızlık olarak görmediklerinden, yaptıkları zorlantıların gerekli olduğunu düşündüklerinden ya da belirtilerden utandıklarından ve tedaviden korktuklarından bir uzmana başvurmazlar.
 

Etkin tedavi mümkün

İlaç tedavileri ve maruz bırakmayı içeren bilişsel davranışçı psikoterapi etkin tedavi yöntemidir. Çocuk yaş gurubunda öncelikli olarak psikoterapi, sonrasında gerekli görülürse ilaç tedavisi önerilirken, erişkin yaş gurubunda şart olmamakla beraber her iki tedavinin birlikte uygulanması önerilmektedir. İlaç tedavisinde kişinin belli bir ilacı ya da ilaçları etkin dozlarda düzenli kullanması beklenir. İlaç tedavisinin etkisi 1-2 ayda kendisini göstermeye başlarken tam etkisi yaklaşık 3-4 ay içerisinde ortaya çıkmaktadır. Psikoterapide ise hasta doktoru veya psikoterapisti ile en az haftalık seanslar şeklinde, ortala 12-20 seans arasında görüşmelere katılmakta ayrıca seanslarda yapılan çalışmaları seans dışında da uygulamaktadır. İlaç tedavisinin iyilik halinden sonra da tekrarlamayı önlemek için uzun süreli kullanılması gerekmektedir. Tedavi ile kişinin yaşadığı ızdırabın azalmasının yanı sıra yaşam kalitesi, çevresi ile olan ilişkisi, mesleki başarısı da önemli ölçüde düzelmektedir.

{ "vars": { "account": "G-9Y3VVX61MK" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }