Aba, dövme yünden değişik kalınlıklarda yapılan bir tür kumaşın adı olup genellikle beyaz renkte imal edilir. Siyah renklisine ise kebe denir.

     Bu cins kumaşın kullanıldığı pek çok yer olmakla beraber, aba denilince genelde dervişlerin giydiği hırka anlaşılır. Vücudun tamamını örtecek kadar geniş ve uzun, yakasız ve yensiz dikilen abanın özelliği, düğmesiz olup kuşak ile kullanılmasıdır.

      Abanın tekke mensupları ve tasavvuf ehli olanlar yanında diğer insanlar tarafından da kullanılan bir giyecek olması, aba hakkında dilimize pek çok deyim ve atasözü kazandırmıştır.

      Abalı: Fakir, kimsesiz.

      Abası kırk yerinden yamalı: Yırtık pırtık giyecek kadar fakir

      Başını abaya çekmek: (mecazen) Ölmek.

      Şimdi gelelim abayı yakmaya:  Bu deyim mecazen ‘’birisine aşık olmak, tutulmak, gönül vermek’’ gibi anlamlar ifade eder. Dervişler arasında birilerinin aşkının büyüklüğünden bahsedilince eskiden, ‘’Ooo! Abası hayli yanıktır!’’ gibi ifadeler kullanılmıştır.

      Eski tekkenin mimari kompleksi bir mescit veya cami, ortada şadırvanı olan bir avlu ve avluyu çevreleyen derviş hücreleri, büyükçe bir dershane, mutfak, kiler, ambar vs. bulunduğu bilinmektedir. Bilhassa kış aylarında dershanenin ocağı hayli ateşli yakılarak dervişanın burada toplanmaları sağlanır; böylece hem iktisat yapılır, hem uzun saatler mürşitten istifade ortamı oluşturulurdu.

      İşte böyle bir kış gecesinde, yün abalarına bürünmüş dervişler dershanede halka olup şeyh efendiyi dinlemeye başlamışlar. Efendi hazretleri, coştukça anlatmış; anlattıkça coşturmuş ve dervişler kendilerinden geçecek dereceye gelmişler. Bu sırada, ocağa sırtı dönük dervişlerden birisinin abasına ateş sıçrayıp dumanı tütmeye başlamışsa da dervişin sıcaklığı hissettiği yok!.. İçindeki ateş, dışındakinin sıcaklığını bastırmış durumda. ‘’Pir aşkına Yar aşkına (Allah aşkına)!’’ yanmaya devam ediyor. Nihayet şeyh efendi, dumanı fark edip bu müridini ikaz ile yanmaktan kurtarıyor ve arkadaşları arasında mahcup olmasın diye onu diğerlerine ‘’gerçek Hak aşıkı’’diye tanıtıyor.Şimdi argo lisanda kullanılan ‘’abayı yakmak’’ deyimi, işte o hadisenin yadigarıdır.