Pandemi koşulları nedeniyle çevrimiçi düzenlenen 5 Mayıs Dünya Ebeler Günü Sempozyumu, bu alanda eğitim gören öğrencileri uzman isimleri buluşturdu.

Ramazan ayında mutlaka ziyaret edilmesi gereken şehirler Ramazan ayında mutlaka ziyaret edilmesi gereken şehirler

Prof. Dr. Güler Cimete: “Ebelik en hassas gruplarla çalışan bir meslektir”

Aynı zamanda sempozyum başkanı da olan Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Güler Cimete açılış konuşmasında içinde bulunulan Anne Bebek Ruh Sağlığı Haftasında ve 5 Mayıs Dünya Ebeler Günü’nde böyle bir sempozyum düzenlemekten mutluluk duyduklarını belirterek sempozyuma katılan Ebelik Derneği başkanlarına da teşekkür etti. Sempozyum konusunu sürdürülebilirlik olarak belirlediklerini belirten Prof. Dr. Güler Cimete, “Çünkü sürdürülebilir sağlık kalkınma hedeflerine ki bunların içinde sağlık hedefleri önemli bir yer tutuyor. Diğer hedefler de sağlığı direkt ya da dolaylı bir şekilde etkiliyor. Bu hedef alanlarında da ebelere düşen sorumluluklar oldukça fazla ve ebelerin yeri de gerçekleştirdikleri hizmetlerle oldukça fazla. Bu yıl Uluslararası Ebelik Örgütü tema olarak ‘Verileri İzle Ebelere Yatırım Yap’ başlığına seçmiş durumda. Özellikle gebe sağlığını koruma,  geliştirme, sağlıklı ortamlarda doğum yaptırma, lohusalık döneminde izleme, ülkemizde 0-6 yaş çocukların büyüme gelişmesinin izlenmesi, bağışıklama gibi hizmetler de ebelere verilmiştir. Dolayısıyla ebelik, en hassas gruplarla çalışan bir meslektir.” diye konuştu.

Prof. Dr. Güler Cimete: “Ebeliğin, anne bebek ölümlerini önlemede %80’lere varan katkısı var”

Uluslararası Ebeler Örgütü’nün toplum sağlığı hizmetlerinin en iyi şekilde verilmesi amacıyla politikalar belirlenmesini ve ebelere yatırım yapılmasını önerdiğini kaydeden Prof. Dr. Güler Cimete, “2014 yılında ortaya konulan Dünya Ebelik Durumu Raporu, ebelerin yerini ve önemini, anne ve bebek ölümlerinin azaltılmasında özellikle ne kadar etkili olduğunu ortaya koydu. Ebelik hizmetlerinin anne bebek ölümlerini önlemede yüzde 80'lere varan katkısı var.” dedi. Prof. Dr. Güler Cimete, “Ebe sayısının artırılması, eğitim düzeyinin yükseltilmesi, çalışma ortamı uygun koşulları sağlaması halinde 2035 yılına kadar anne ölümlerinin %41’i, yeni doğan ölümlerinin %39’u, ölü doğumların %26’sı önlenebilecek. Bu da yılda ortalama 2.2 milyon insanın ölümünün önlenmesi anlamına gelmektedir. O nedenle ebelik müdahaleleri çok önemli.” diye konuştu. 

Prof. Dr. Şefik Dursun: “Son 10 yılda ebelik mesleği ile ilgili sağlık politikaları büyüdü”

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şefik Dursun ise açılış konuşmasında ebelerin bizim toplumumuzda ve diğer toplumlarda kıymetinin son derece fazla olduğunu belirterek “Son 10 yılda ebelik mesleği ile ilgili sağlık politikaları kabul edilebilir ve değer verilebilir şekilde büyütüldü, genişledi. Üsküdar Üniversitesi olarak geçtiğimiz yıl mezunlar verdik. Hemşerilik ve ebelik en çok insanla ilgilenen bölümlerdir. Diğerleri de ilgileniyor elbette ama ebelik ve hemşirelik daha farklı.” dedi. Üniversite olarak en iyisini yapmaya çalıştıklarını belirten Prof. Dr. Şefik Dursun,  “Üsküdar Üniversitesi de bir ekip çalışması içerisinde çok güzel bir noktaya geldi.” dedi.

Prof. Dr. Mehmet Zelka: “Tüm dünyada sağlığa artan bir şekilde önem veriliyor”

Üsküdar Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Zelka da açılış konuşmasında günümüzde ülkelerin sağlığa artan bir şekilde önem verdiklerini belirterek bunda içerisinde bulunduğumuz pandemi sürecinin de etkili olduğunu kaydetti. Bugün Dünya Sağlık Örgütü’nün de aldığı bir tavsiye kararı olduğunu belirten Prof. Dr. Mehmet Zelka, ülkelerin gayri safi milli hasılalarının asgari yüzde beşini sağlık sektörüne ayırmalarını tavsiye ettiğini söyledi. 

Prof. Dr. Mehmet Zelka: “Nitelikli ebelik eğitimi için gayret gösteriyoruz”

Sağlığa gittikçe artan bir şekilde önem verilmesinin sağlıkla, sağlık sistemleri ile ilgili düzenlemelere gidilmesine de yol açtığını belirten Prof. Dr. Mehmet Zelka, sağlık alanındaki eğitimlerin de önem kazandığını kaydetti. 10 yaşında genç bir üniversite olan Üsküdar Üniversitesi’nin davranış bilimleri ve sağlık alanında tematik yapıya sahip ilk üniversite olarak kurulduğunu kaydeden Prof. Dr. Zelka, “Üniversitemizde şu anda mevcut olan 6 fakültemizden bir tanesi Sağlık Bilimleri Fakültesidir. Sağlık Bilimleri Fakültesine baktığımızda, Türkiye'de en fazla bölüme sahip olan fakültelerden bir tanesidir. 13 bölümü olan bu fakültemizde, bu 13 bölümden bir tanesi de ebelik bölümü olmuştur. Bu bölümde nitelikli bir eğitimin sürdürebilmesi için bütün arkadaşlarımızla gerek yönetim olarak gerek akademik kadrolar ciddi gayretler gösteriyor.” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Sezaryenle doğan çocuğun stresi yüksek çıkıyor”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, açılış konuşmasında ebelikle ilgili bölümü üniversite olarak ilk açanlardan biri olduklarını ve ebeliğe önem verdiklerini söyledi.

Son yapılan bilimsel çalışmalarda iki tane olgunun ortaya çıktığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Normal doğumun ne kadar önemli olduğunu gösteren iki tane bilimsel bilgi var. Normal doğan çocukla sezaryen ile doğan çocukların topuklarına doğar doğmaz birer iğne batırılıyor ve onlara stres testi yapılıyor. Beynin salgıladığı stres hormonu ACTH var. Strese karşı vücudun verdiği ilk tepkidir, savaş - kaç tepkisini başlatan hormondur. İğneyi batırdıktan sonra o hormonun hemen kandaki seviyesini ölçüyorlar. Sezaryenle doğan çocukta doğduktan sonra iğne batırıldığı zaman beyin stres hormonunu daha çok salgılıyor. Kanaldan geçerek doğan yani o doğum sürecini yaşayan çocuklarda ise beyin stres hormonunu daha az salgılıyor. Buna prenatal yani doğum öncesi psikoloji deniyor. Sadece bu alana yönelik çalışan psikologlar var. Çocuğun o kanaldan geçmek için gösterdiği mücadele onun hayattaki ve karşı doğduktan sonra karşılaşacağı strese karşı ilk deneyimi oluyor. O deneyimi sezaryenle çocuğun elinden almış oluyoruz.”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Çocuğun hayatına ilk dokunuşu ebe yapıyor”

Doğduğu zaman çocukta ikinci tepkinin ağlamak şeklinde olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Niye ağlar çocuk? Annenin karnı çok konforlu bir alan. Hiç nefes almasına bile gerek yok, her şey hazır geliyor, sıcak ortam. Arada bir de hareketleniyor, hareketli olduğu zaman dışarıdan sevildiğini de hissediyor. Rahatça oynadığı ve hareket ettiği bir ortamdan birdenbire gün ışığına, soğuk bir alana çıkıyor. Öyle olunca çocuğun ilk tepkisi korku oluyor.  Korku olduğu zaman hemen ebeler onu yıkayıp, temizleyip anneye veriyorlar. Bir müddet sonra çocuk için güvenli alan oluşuyor. İnsan beyninde güvenli alan fiziksel değildir, güvenli alan zihinseldir. Eğer mutlu ve sıcak ortam varsa evimiz güvenli alandır. Çalıştığımız yerde sıcak bir ortam varsa güvenli alandır. Stresli bir ortam varsa güvensiz alandır, korku ve stres hormonlarına sebep olur. Çocuktaki güvenli alan ve güvenli bağlanma duygusu ile hayat yolculuğu başlıyor. Onun hayatına ilk dokunuş da ebenin o andaki dokunuşu oluyor.” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Normal doğumda çocukta daha çok antikor görülüyor”

Bu alanda yapılan ikinci araştırmanın daha çok mikrobiyolojik araştırma niteliğinde olduğunu ifade eden Tarhan, “Normal doğan çocuklarla sezaryen doğan çocukların enfeksiyon geçirme oranı ile antikorlarının oranları ölçülüyor. Sezaryen ile doğan çocuklarda annedeki birçok antikor sıfır çıkıyor. Normal kanaldan geçerek doğan çocuklarda sezaryenle doğan çocuklara göre daha çok antikor ortaya çıkıyor. Vücuttaki probiyotik ve prebiyotik dediğimiz bize lazım olan mikroplardır. Bunlar vücuttaki bağışıklık sisteminin parçasıdır. Günümüzde milyonlarca probiyotik bakteri kapsüle alınıp satılıyor. Onlar bağırsaklardaki canlı ve faydalı bakterilerdir.” dedi. 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Mikrobiyatayı alarak doğan çocuk ilk 6 ayda daha güçlü oluyor”

Normal kanaldan doğan çocuklarda, vajinal kanaldan geçerken annenin vücudundaki faydalı mikropların çocuğun ağzına ve burnuna bulaştığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuk onu alıyor ve yutuyor. İlk yuttuğu şeyler aslında annenin vajinal kanalındaki doğal mikroplu ortamda, vücut içinde bir denge içinde olan probiyotik yapıdır. Bu bilimsel çalışmada, sezaryenle doğum yapıyorsanız annenin vajinal kanalındaki sıvıyı çocuğun ağzına burnuna sürün diyorlar. Çocuk için ilk aşı orada olmuş oluyor. Birincisinde stres aşısını öğreniyor, ikincisinde doğal mikroplarla vücudu tanıştırıyorlar. Annenin bağışıklık sistemi ile çocuk ahenkli çalışa kadar yeni enfeksiyonlara karşı hemen vücuttaki doğal biyolojik vitaminleri alsın diye çalışıyorlar. K vitamini gibi vücuttaki birçok vitamini bağırsaktaki mikrobiyota üretiyor. O doğal ve faydalı mikrobiyotayı çocuk anneden alırsa ilk 6 aylık dönemde daha şanslı ve daha güçlü oluyor.” diye konuştu.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yakın zamanda sezaryen karşıtlığı başlayabilir”

Bilimsel bilgilerin çok biriktiğini söyleyen Tarhan, “Yakın zamanda sezaryen karşıtlığının başlayacağını düşünüyorum. Sigara karşıtlığı başlamıştı. Bunu ilk başlatanlar da hekimlerdi. Sigara içenlerle içmeyenler arasında akciğer kanseri ile ilgili sebep sonuç ilişkisi o kadar çok yüksek çıkıyordu ki bunu başlattılar. Şu anda dünyada sigara ile ilgili müthiş bir bilinç oluştu. Aynı bilinç sezaryenle doğumda yok. Sezaryenle doğum ile normal doğum arasında maalesef kadın doğum uzmanları bazen sezaryeni tercih ediyor. Doğumun da tabii gecesi gündüzü, belirli bir saati yok. Gece kadın doğum uzmanı birçok ameliyat yapmış, yorulmuş, bir de takip ettiği hasta gece üçte telefon edip doğum başladı dediğinde hayatı altüst oluyor. Bakıyorlar doğum yaklaşıyor, daha kolay olduğu için sezaryen yapalım diyorlar. Zaten insanda doğum sancısı korkusu var.” ifadelerini kullandı. 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Doğumların yaklaşık yüzde 50’si sezaryen olarak gerçekleşiyor”

Şu anda Türkiye'de doğumların yaklaşık yüzde 50’sinin sezaryen şeklinde olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu iç biyolojik ritmimize ve biyolojik doğamıza uygun değil. Bu konularda bir tez konusu vesaire verilebilir. Mezun verdiğimiz için yüksek lisans bölümü de açabiliriz. Preklinik çalışan bir psikoloğa da tez verilebilir. Çocuk ile anne arasındaki iletişim fiziksel temasla değil emosyonel yani duygusal temasla başlıyor. Annenin ses tonu,  sözlerindeki eşik altı vurgular, ninniler çok önemli bu temasta. Bahar olduğu için bir haftada her yer çiçek açtı, yemyeşil oldu. Beynimizin kısa sürede blumming yaptığı ve içe kaçtığı iki dönem var; birinci dönem 0-3 yaş arası, ikinci dönemde ergenlik dönemidir. Orada sinaptik ateşlemeler oluyor. Ondan sonraki çevre ve insan onu buduyor. Otistiklerde budanma olmadığı için beyinleri karmakarışık oluyor. Beyindeki traktuslar, yollar karmakarışık oluyor. Duygusal ve sosyal öğrenme olmadığı için beyin gelişmiyor.”

Sempozyumda dört oturum gerçekleştirildi

Açılış konuşmalarının ardından oturumlara geçildi. “Güncel Araştırmalarla Anne Sağlığı” başlıklı birinci oturumda Üsküdar Üniversitesi Ebelik Bölümü Öğretim Üyesi Ayça Demir Yıldırım “Güncel Yaklaşımlar Doğrultusunda Antenatal Ebelik Bakımı”; Üsküdar Üniversitesi Ebelik Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan  “Araştırmalar Doğrultusunda; Doğuma Dokunan Ebeler” başlıklı sunumlarını yaptı. İlk oturumda Osmangazi Üniversitesi Ebelik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner ise “Postpartum Süreçte Ebelik Bakımı; Araştırmalar Ne Diyor?” başlıklı sunumu yaptı.

Sempozyumun “Güncel Araştırmalarla Yenidoğan ve Çocuk Sağlığı” başlıklı ikinci oturumunda Anadolu Ebeler Derneği Başkanı, Ebe Nasibe Üzel “Yenidoğana Dokunan İlk Eller” başlıklı sunumu yaptı. Bu oturumda Üsküdar Üniversitesi Ebelik Bölümü Öğretim Görevlisi Günay Arslan “Sağlıklı Geleceğin Sağlıklı Çocukları İçin Ebeler” başlıklı sunumu yaptı.

Sempozyumun “Anne ve Bebek Ruh Sağlığı” başlıklı üçüncü oturumunda Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları ABD, NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Gül Eryılmaz “Prekonsepsiyonel Dönemde Çiftlerin Ruh Sağlığının Desteklenmesinde Ebeler” başlıklı sunumuyla katkıda bulundu. Üçüncü oturumda Karadeniz Teknik Üniversitesi Doğum Kadın Hastalıkları Hemşireliği AD Doç. Dr. Songül Aktaş “Anne Ruh Sağlığının Desteklenmesinde Ebeler” başlıklı sunumunu yaparken; Üsküdar Üniversitesi Ebelik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Güler Cimete “Çocuk Ruh Sağlığının Desteklenmesinde Ebeler” başlıklı sunumu yaptı.

“Ebeliğe Yön Vermek” başlıklı üçüncü oturumda ise Selçuk Üniversitesi Ebelik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sema Dereli Yılmaz, “Neden Ebelik Eğitimine Odaklanılmalı?” ve Üsküdar Üniversitesi Ebelik Bölümü’nden Araştırma Görevlisi Ebru Sağıroğlu, “Ebelikte Uzmanlaşmak” başlıklı sunumlarını yaptı.

Editör: TE Bilişim