Başkan Tugay İlçe Belediye Başkanlarıyla Toplantı Yaptı Başkan Tugay İlçe Belediye Başkanlarıyla Toplantı Yaptı
 AK Partili kadın milletvekillerinin Genel Kurul salonuna girişlerinde hiçbir partiden herhangi bir tepki gelmezken, AK Partili milletvekilleri başörtülü kadın milletvekillerini tebrik etti. CHP’li Dilek Akagün Yılmaz da üzerine giydiği Türk bayrağı üzerine Atatürk resmi bulunan tişörtü ile salona girdi.

Başkanlığını Meral Akşener’in yaptığı oturuma 10 dakika ara verildi. Akşener, Grup Başkanvekillerini konuşmak üzere odasına çağırdı. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Bülent Arınç, Bakanlar Muammer Güler, Egemen Bağış, Hayati Yazıcı, Mehdi Eker, İsmet Yılmaz, Mehmet Müezzinoğlu da Genel Kurul’da hazır bulundu.
Meclis Başkanvekili Meral Akşener’in oturumu yeniden açmasından sonra söz alan CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, “Bugün geldiğimiz nokta özgürlük tartışması değildir, kıyafet tartışması değildir, demokrasi tartışması değildir. Bir zalimin yeni bir mağduriyet tartışması yaratma tartışmasıdır.

Camileri hazineye satarak belediyelerin borcunu ödeyenler siz değil misiniz? Şimdi de ‘örtünmek dinin emridir’ diyor Başbakan. Dinin sadece bir tane emri mi var? Yetimin hakkını yememek, ihalelere fesat karıştırmamak, açları doyurmak, onlara iş bulmak dinin emri değil mi? Bir milletvekili resetlendiğini söylüyor, İslam anlayışını hiç bilmeyen bir açıklamadır bu. Kişi Allah karşısında resetlendiğine karar veremez.

Bu İslam anlayışını bilmeyen bir olaydır. Allah karşısında resetlendiğinize karar veremezsiniz ama Tayyip Erdoğan karşısında resetlenmiş olabilirsiniz. Meclise türbanla gelme mücadelesi veriyorsunuz ama milletin vergilerinin nasıl harcandığının kontrolünün mücadelesini vermediniz.

Başbakan’a Kevser Suresini öğretirsiniz, öğrendikten sonra seçim meydanlarında ‘soy önemli soy’ demez. ‘İktidar olmak için papaz elbisesi bile giyerim’ diyene ‘ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol’ diyebilecek misiniz bunu merak ediyorum? Beygirler iki gün koşuyordu beygirleri 7 gün koşturuyorsunuz, kumarla para kazanan kim, siz değil misiniz, Irak’ta Müslümanlar öldürülürken, öldüren askerlerin sağ salim dönmesi için dua eden siz değil misiniz? Siz mücahitlik taslayıp aslında gerçekte Müteahhit olan siz değil misiniz? Bu insanları yıllardır kandırdınız, bunu size bu sefer yaptırmayacağız” dedi.
Kendi kız kardeşinin başörtülü olduğunu söyleyen İnce’yi AK Partili milletvekilleri alkışlarken, İnce sözlerini şöyle sürdürdü:
“Başörtülüler sadece sisin değil bizim de bacımız. Belma hanım size bir şey söyleyeceğim, benim bir tane bacım var, bir tane kız kardeşim var o da kapalı, sizin gibi açık değil. 4 arkadaşınız resetlenmiş ya, benim kız kardeşim 12 yaşından beri resetlenmiş. Başörtülü bacım dediğim zaman benim ağzıma yakışır bu, ama ben bunu siyaset için kullanmam, size de kullandırmayacağız”.
 CHP Genel Başkan Yardımcısı Şafak Pavey, “Ama şu hakareti bütün haberlerde duydum: “Başımı açarak, bir daha kirlenmeyeceğim.” Bu durumda başı açık olanlar kirlenmişler midir? İnanç üstünden öbürünü kirli ilan edebilmek kimin haddi olabilir. Bundan böyle; mini etek giydiği için işten atılan, sol kulağı küpeli olduğu için dövülen, dekoltesi bakanın hoşuna gitmediği için linç edilen, oruç tutmadığı için öldürülen, Hıristiyan olduğunu gizlemek için isimlerini değiştirenlerin güvenlikleri, herkesten çok bu kadın vekillere emanettir” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Şafak Pavey’in Genel Kurul’da yaptığı konuşmada öne çıkan konu başlıkları şu şekilde:“HER ŞEYİN YASAK OLDUĞU GENEL KURUL”

“Size bu konuşmayı; her şeyin yasak olduğu genel kurulda yapıyorum. Ortalama yaşın 50 olduğu bir mecliste su içmenin dahi yasak olduğu bir genel kurulda çalışıyoruz. Yaşlı haklarının, hasta haklarının bile düşünülmediği bir genel kuruldan söz ediyorum. Turist olarak bile gitmediğiniz coğrafyalarda, Afganistan’da, Yemen’de, İran’da, yıllarca türban kullanmaya mecbur edilmiş biri olarak yapıyorum.

Mecliste pantolon giymesi, bir erkek vekil tarafından engellenmiş, bir kadın vekil olarak yapıyorum. Olmayan bacağı, erkekler tarafından siyaset sohbetine dönüştürülen biri olarak yapıyorum. Ve artık AKP’nin başı açık vitrin vekillerinin; emanet oyları, gerçek sahibelerine geri verme zamanının gelip çattığını düşünüyorum. AKP’ yi iktidara taşımış asıl kadınlarının meclis koltuklarını almalarının hakları olduğuna inanıyorum.

“TÜRBANLI KADIN POLİSE YASAK GELMESİNE ÇOK ŞAŞIRMIŞTIM”

Elbette ülkemde sekülerizmin geleceği ile ilgili muazzam endişelerim var. Ama kaygım türbanla, kırmızı ruj arasına sıkıştırılmış semboller değildir. Demokrasi paketinde aynı ideolojiyi paylaşan erkek polis doğal karşılanırken; türbanlı kadın polise yasak gelmesine çok şaşırmıştım.

Daha vahim bir cinsiyet ayrımcılığı olabilir mi? Ben polisin başındaki türbandan değil, bana vaat ettiği şiddet geleceğinden korkarım. Mecliste, Cem evi açmak için Diyanetten fetva isteyen anlayıştan korkuyorum. Yani bir inancın ibadet hakkını diğer inancın iznine bağlayan anlayıştan korkuyorum. Hukukun karşısına dini koyan anlayıştan korkuyorum.

“TÜRBANLA ÖZGÜRLÜK İLİŞKİSİ BIÇAK SIRTI GİBİDİR”

Kadın özgürlüklerinden asla korkmam. Söylemek isterim ki; Özgür bir hayat çok yavaş kurulur ama çok hızlı yıkılır. Tam da bu nedenle, çiçekli başörtüsü ve daracık pantolonuyla, Çamlıca parkının kuytularında, sevgilisiyle öpüşen genç kıza, özgürlüğünü Mustafa Kemal’e borçlu olduğunu hatırlatmak istiyorum.

Türbanla özgürlük ilişkisi bıçak sırtı gibidir. Bir yandan inanç özgürlüğünü temsil eder, öte yandan inanç baskısını. Birçok kadın inanarak örtünürken, birçok kız kendilerini kontrol eden aile güçleri tarafından zorla kapatılırlar.

“CLİNTON, KADIN DEĞİŞİRSE GELECEKTE DEĞİŞİR DEMİŞTİ”

Clinton, 2007 de “Kadın değişirse, gelecekte değişir” demişti. Hatta Emine Erdoğan o kadar beğenmiş olmalı ki; geçenlerde konuşmasında kullandı. Sosyal özgürlük alanlarımız, geleceğimizden çalınarak, birer birer imha ediliyor. Beş yaşında örtülen, on beş yaşında evlendirilen kızlarımıza bakalım.

Geleceğimiz gerçekten kadınlarımızın hali üstünden, berbat bir şekilde değişiyor. Biz kültür olarak hiç önemsemeyiz ama her özgürlük aynı zamanda büyük bir sorumluluktur. Türbanlı kadın vekillerden beklentim büyük; Mesela, ülkemin neden, kadın hakları konusunda dünyanın yüz yirmincisi olduğunu anlatmalarını bekliyorum.

Neden, 57 İslam ülkesindeki toplam kadın hakları ortalamasının, tek başına Birleşmiş Milletlerde bile yer alamayan Tayvan seviyesine erişemediğini açıklamalarını bekliyorum.

“MİNİ ETEK GİYENLERİN GÜVENLİKLERİ KADIN VEKİLLERE EMANETTİR”

Bundan böyle; mini etek giydiği için işten atılan, sol kulağı küpeli olduğu için dövülen, dekoltesi bakanın hoşuna gitmediği için linç edilen, oruç tutmadığı için öldürülen, Hıristiyan olduğunu gizlemek için isimlerini değiştirenlerin güvenlikleri, herkesten çok bu kadın vekillere emanettir. Artık, türbanı bir insan hakları ihlalinden, bir insan hakları kazanımına dönüştürmek, onların sorumluluğudur... İnanç özgürlüğünün en büyük güvencesi, geleceğimizi dini rehberlikle kontrol etmek değil, kusursuz bir sekülerizmdir.

“BAŞI AÇIK OLANLAR KİRLENMİŞLER MİDİR?”

Oldukça merak etiğim bir ayrıntı var. İnanç gösteri için kullanılabilir mi? Büyük bir ruh temizliğinden doğan muhteşem bir tevazu ile yaşanması emredilmiyor mu? Buraya gelmeden önce, türbanlı vekillerimizin konuşmalarını taradım. Başkalarının özgürlüklerine dair tek bir kelime kullandıklarına rastlayamadım.

Kendi inanç özgürlüklerine gösterdikleri hassasiyeti, Ruhban Okulu, azınlık okulları, cem evleri, bir inanç biçimin mundar olarak ilan edilmesi gibi sorunlu inanç alanlarında göremedim. Mesela bilimin özgürlüğünü kelepçeleyen YÖK hakkındaki fikirlerini de bilmiyorum.Ama şu hakareti bütün haberlerde duydum: “Başımı açarak, bir daha kirlenmeyeceğim.” Bu durumda başı açık olanlar kirlenmişler midir? İnanç üstünden öbürünü kirli ilan edebilmek kimin haddi olabilir?

“AZINLIĞIN ÇOĞUNLUĞU EZMESİ SÜRDÜRÜLEMEZ”

Görülüyor ki bir arada yaşama efsanemiz çökmüş.. Kibirden küfelik olmuşsanız, size benzemeyenin çığlığını nasıl duyacaksınız? Bir taraf, bir arada yaşamanın yolunu ararken; öbürü sindirmek, dönüştürmek, özgürlüklerini birer birer yok etmek istiyorsa; Bizi yok ettiğinizde; gelecek olimpiyat tanıtımına kimi koyacaksınız? Biz Sivas’ta yakılan, Gezi de vurulan, evlerine işaret konulan, hayat tarzından ötürü cezalandırılanlarız.

Ama her nasılsa kronik mağdur sizsiniz. Azınlığın çoğunluğu ezmesi sürdürülemez. Ama çoğunluğun azınlığı ezmesi sürdürülebilirdir. Gerçekten bu ülkeyi korkunç bir akıbete sürüklemekten kaçınmaya niyetliyseniz; adaletle öç almak arasındaki farkı en kısa zamanda öğrenmelisiniz.

“BİZ ÇATIŞMIYORUZ VAR OLMAK İÇİN DİRENİYORUZ”

Türkiye Cumhuriyetinin gelmiş geçmiş en otoriter hükümeti nasıl oldu da, birkaç dakikasını almayacak olan iç tüzük değişikliğini yapmadı.

Acaba planladığı gösterinin kavgaya dönüşmesini hayal ederek kazanacağı politik kar mı cazip geldi? Bunu bilemiyorum ama bir kanun yapıcı olarak ben iç tüzük değişmeden asla pantolon giymeyeceğim. Bizden çatışma bekleyenler için altını çiziyorum: Biz çatışmıyoruz, var olmak için direniyoruz.

Tarihe dönüp bakarsanız hepimizi neyin beklediğini göreceksiniz. Kendi yarattığınız radikal canavarın sizi de teslim almasını; sadece bizim var olma mücadelemiz önleyebilir. Bundan sonrasını arif olanlara bırakıyorum.”

kaynak: milliyet

 

Editör: TE Bilişim