Yüzlerce araç Balıkesir-Edremit yolunda 16 saattir mahsur Yüzlerce araç Balıkesir-Edremit yolunda 16 saattir mahsur
Önceki gün yaptığı yazılı basın açıklamasında, sağlık alanında kamu özel ortaklığı uygulamalarını sıralayan Birsen Seyhan, “Kamu özel ortaklığı, devletin özel şirket grubuyla uzun süreli(49 yıla kadar) sözleşme ilişkisi kurması esasına dayanan bir yatırım ve hizmet modelidir. Bu sözleşmenin konusu, kamu hizmeti verilecek tesisin (hastane, okul, hapishane, otoyol vb) özel şirketler tarafından inşa edilerek devlete kiraya verilmesi, devletin de hem şirketlere kira ödemesi hem de bu tesiste verilecek “çekirdek hizmet” dışındaki hizmetleri bu şirketlere devretmesi oluşturmaktadır. 5 yıldızlı otel konforunda hastaneler için ihaleler yapılmaktadır. Mevcut devlet hastanelerinin de bu hastanelere taşınması planlamaktadır” ifadelerini kullandı.
SES Ayvalık Temsilcisi Seyhan yaptığı açıklamada, “İhaleyi alan şirket hem binayı yapar hem bu binayı Sağlık Bakanlığı’na kiralar hem de kendine verilen hizmet ve alanları işleterek kar elde eder. Ancak kamu özel ortaklığı yönteminde, risk ve maliyet kamu üzerinde kalır, özel şirketlere kiralar yoluyla yatırım finansmanı ve hizmet devriyle de gelir garantisi verilir. Ülkemizde uygulamaya konulmaya çalışılan düzenlemelerde Sağlık Bakanlığı’nın hastane kampusları ihalelerini alan şirketlere ve konsorsiyumlara hastanelerin yüzde 70 doluluk oranında çalıştırılacağı garanti edilmektedir.
Söz konusu garanti edilen doluluk oranının sağlanmadığında devletin aradaki farkı da ödeyeceği anlamına geldiğine işaret eden Birsen Seyhan, “Bu 5 yıldızın bedellerinden biri de mevcut hastanelerimizin AVM ve otel yapmak üzere şirketlere verilerek elden çıkarılmasıdır. Üstelik yapılacak şehir hastanelerini ihaleyi alan şirket temsilcilerinin yönetmesi öngörülmektedir. ‘Kimlerin arazisine yeni hastaneleri yapıyorsunuz’ diye sorulduğunda özel hayatın gizliliği girer yanıtı ile karşılaşılmaktadır. Ayrıca bu yatırım yöntemiyle Türkiye’deki hastanelerin yatak sayısının artmadığı, aksine mevcut yatak sayılarının azaltılması kaydıyla ihalelere izin verildiği görülmektedir. Herkesin eşit biçimde kullanımına açık, devlet hastanesi olarak çalışan, olabilecek en üst düzeyde hizmet verecek, hem hizmet alanların hem de hizmet verenlerin mutlu olabileceği bir ortam yaratılmasının neresi kötü olabilir ki? Ama yapılacak bu hastanelerin 5 yıldızının bizlere maliyetinin ne olduğu açıklanmamaktadır. Hem burada hizmet sunacak sağlık çalışanları hem de burada hizmet alacak vatandaşlar için ağır bedelleri olacak bir uygulama ile karşı karşıyayız. Kamu özel ortaklığı yöntemi, kamu kaynaklarının israfına neden olacaktır. Klasik ihale yöntemiyle çok daha ucuza yatırım yapılması olanaklıyken idarenin bu yöntemi kullanma gerekçisi açıklanmamakta, anlaşılamamaktadır. Oysa idare işlemlerin lüzumu ya da gerekçesinin toplumla paylaşılması zorunludur. Lüks hastaneler özel şirketler tarafından yapılarak işletilmesi zaten var olan durumdur. Bu hastanelere, maliyetini karşılayabilecek durumda olanlar gidebilir. Mevzuata göre Sosyal Güvenlik Kurumu, hangi hizmeti karşılayacağına kendisi karar vermektedir. Yaşadığımız süreçte SGK katkı/katılım paylarının giderek arttığı ve çeşitlendiği, bugüne kadar ücretsiz olan Aile Hekimi uygulamasına da katkı payı geldiği, bir yandan tamamlayıcı sağlık sigortaları yürürlüğe sokulduğu düşünüldüğünde, ayrıca SGK Yasasının 73. Maddesi’nin kurumca belirlenmiş standartların üstündeki talepleri karşılayan otelcilik hizmetlerinin hizmeti alanlarca karşılanması hükmünün getirildiği göz önüne alındığında SGK’nın 5 yıldızlı otel konforunu karşılayamayabileceğini söyleyebiliriz Kamu özel ortaklığında ortaklık sadece bir kavramdan ibarettir. Kamunun ortaklığı sürecin tamamlanması, finansmanının sağlanması ve yeterli hasta (müşteri) sağlanması ile sınırlıdır. Süreç tamamlandığında kamusal sağlık hizmeti insanların zihninden tamamen yok edilmiş olacağından (devlet sağlık hizmeti mi sunarmış! Anlayışı hakim olacağından ) filmin sonu gerçek ortak olan uluslararası büyük sermayenin insafına terktir. Yasa ve Yönetmelik kiraların döner sermayeden karşılanacağını kabul etmektedir. Kiraların döner sermayeden karşılanacak olmasına karşın örneğin personel payları ile kiralar arasında bir denge öngörülmemektedir. Sağlık Bakanlığı’nın 2012 yılı bütçesinin 14 milyar TL, döner sermaye bütçesinin ise 16 Milyar lira olduğu düşünülürse sadece hastane inşaatları için ödenecek kamu kaynağının büyüklüğü ortaya çıkmaktadır. Bütün ihaleler tamamlandığında tüm döner sermaye bütçesinin tamamının bile kiralar karşılamaya yetmeyeceği açıktır. Bu durumda sağlık çalışanlarının döner sermaye ödemeleri adı altında almış oldukları ek gelirler de ortadan kaldırılmış olacaktır. Şehir hastaneleri (AVM Hastaneleri ) 2023 vizyonuna yakışan (!) sağlığa yatırım. Paralı sağlık paketini yüksek hizmet kalitesi diye kurulan sistemde 22 ilde bir milyon metrekare hazine arazisine özel sektörün inşa edeceği ve 49 yıl boyunca otel, AVM, kafe, otopark, süpermarket vs. sağlık hizmeti dahil bütün ticari alanlarıyla şirket yöneticilerinin işleteceği ortaya çıkıyor. Kamu özel ortaklığının uygulanmasına bakıldığında İngiltere sağlık sisteminde (NHS) geri dönülmez hasarlar yarattığına ilişkin pek çok bilgi bulunmaktadır. Öyle ki İngiltere’de Parlamento, yolsuzluk, hatalı muhasebeleştirme, kamu maliyesi açısından ciddi risk oluşturması, kamu yararına aykırı uygulamalar konusunda yoğun şikayetlerin olması nedeniyle KÖO uygulamasına yönelik olarak bir Araştırma Komitesi kurulmasını kararlaştırmıştır. 8 Nisan 2011’de yayımlanan Avam Kamarası raporunda Quenn Alexandra hastanesinin KÖO kira ödemelerinin neden olduğu mali güçlükleri aşmak için 700 personel işten çıkardığı belirtilmektedir. Ödemelerin yarattığı mali krizi aşmak için aralarında hekimlerin ve hemşirelerin de bulunduğu 300 personeli işten çıkarma kararı almıştır. Grenwich’te 2001’de kamu özel ortaklığının ilk hastanesi olarak yapılan Queen Elizabeth’in 2005 yılında teknik olarak iflas ettiği açıklanmıştır. Bu dönemde hastane bütçesinin 2005 yılında 19.7 Milyon Sterlin olan açığının, hükümet tarafından borçların yeniden yapılandırılması durumunda 2008-2009 yıllarında 100 Milyon Sterline ulaşacağı açıklanmış ve 2007 yılına gelindiğinde ise hükümet hastane klinik servislerinde yüzde 10’luk kesinti yapıldığını açıklama zorunda kalmıştır. Kanada’nın en büyük kamu çalışanları sendikası olan CUPE’nin Nisan 2011 tarihli ‘Yanlış Yön’ başlıklı raporunda da kamu özel ortaklığı uygulamalarının yarattığı zararlar dile getirilmiştir. Tıbbi destek hizmetleri ile bilgi işlem, hasta danışmanlığı , sterilizasyon, çamaşırhane, temizlik, güvenlik, yemekhane, arşivleme ve benzeri hizmetleri; aydınlatma asansör, ısıtma, soğutma, havalandırma, tıbbi gaz, su ve enerji atık ve su atık su uzaklaştırma hizmetleri de dahil olmak üzere binaların tamiri, bakımı ve işletilmesi, park ve bahçe bakımı ve kara, hava, deniz ambulans hizmetleri ile morg ve gasilhane hizmetleri devredilmesi planlanan hizmetleri oluşturmaktadır. Yasada ve Yönetmelikte sayılmasa da tüm ihale ilanlarında görüntülenme ve laboratuvar hizmetleri de oluşturmaktadır. Yasada ve Yönetmelikte sayılmasa da tüm ihale ilanlarında görüntüleme ve laboratuar hizmetleri de ihaleyi alan firmalara bırakılmaktadır. Kaldı ki şirketlerin bu hizmet ve alanları başka taşeronlara da vermelerinin önü açılmaktadır. Kısaca sağlık sisteminde tıbbi hizmetler hastanelerde dışında kalan tüm hizmetlerin özel şirketlere devredilmesi öngörülmektedir. Bugünkü sistemde de bu hizmetler hastanelerde taşeronlar aracılığı ile verilmektedir ancak yeni yapılması planlanan sistemde hastanelerde tüm hizmetlerin tek bir şirkete verilmesiyle tekeleşmenin önünün açılması amaçlanmaktadır. TTB tarafından yayınlanan “Kamu-Özel Ortaklığı Hastaneleri: yanlış yön “ adlı araştırma raporundan özetle Kanada’da sağlık çalışanlarının ücret ve diğer hakları sınırlandırılmış, ücretler yarı yarıya azaltılmış, ücret eşitliği rafa kalkmış, sosyal yardımlar yok edilmiş, iş güvensizliği ve esnek çalışma yaygınlaştırılmış, iş yükü artmış, eğitimler azalmış, fazla mesailer başlamış; yaralanma, iş güvenliği ihlalleri ve şiddet artmış , destek işleri genellikle taşeronlaştırılmış. Yani Kamu -özel ortaklığıyla hayata geçecek hastanelerde çalışacak olan bizlerin de bütün bu olacaklarda; siyasi görüşü, oy verdiği parti ve üye olduğu sendika ayrımı olmadan doğrudan etkileneceği açık gözüküyor” denildi.

SES KAMU ÖZEL ORTAKLIĞINA NEDEN KARŞI ÇIKIYOR?
SES’İN sağlık hakkının özel şirketlerin, her ne koşulda olursa olsun, kar etme güdülerine terk edilmesini; sağlık çalışanları, sağlıktan yararlanan vatandaşlar ve genel olarak da toplum sağlığı açısından sakıncalı bulduğunun altını çizen Birsen Seyhan, “SES, ulaşılabilir, nitelikli, ücretsiz bir sağlık sisteminden yanadır ve bu sistemin tamamıyla kamu eliyle, kar gözetmeksizin sunulmasını savunur. Bu nedenle biz SES olarak Kamu Özel Ortaklığı adı altında sağlığın tamamen özelleştirilmesine yönelik yapılmak istenen tüm uygulamalara karşıyız.
Sağlık hizmetiyle ticari alanın iç içe girdiği bu çarpıcı neoliberal finans projesinin ‘’kamuyla’’ olan tek ilişkisi kamu arazilerinin üzerinde yükselmesi ve 49 yıl boyunca devletin yatırımcıya ‘’milyarlarca dolarlık’’kamusal kaynak aktarımıdır. Diğer adı sağlık fabrikası olan şehir hastanelerinde müşteriler bant sistemiyle taşınıp parası kadar hizmet alırken devlet eliyle zenginleşmiş kapitalist sağlık zümresi de KDV, harçlar ve vergilerden muaf kazançlarını sayıyor olacaklar. Sağlık alanında hizmet üreten; doktorundan temizlik çalışanına, hemşiresinden teknisyenine, bilgi işlem çalışanından güvenlik elemanına kadar tüm çalışanlar güvencesizleştirilerek şirketlerin karlarını daha da arttıracak modern kölelere dönüştürülecektir. Biz tüm çalışanlar bu sisteme karşı gücümüzü birleştirdiğimiz takdirde şirketleri de CEO’larını da, bizleri hiçe sayan tüm özelleştirme yasalarını da ortada kaldırabiliriz” ifadelerine yer verdi.

Editör: TE Bilişim