ÇAĞIN ZEHİRLEDİĞİ VAKIF HİZMETİ
 Tarihi kökleri Son Peygamber Hz.Muhammed (SAV) efendimize dayanan vakıflar, dinimizin umumun refahını gözeterek biz Müslümanlara hakka ve halka hizmet hususunda kazandırdığı kıymetli kurumlardır. Bize özgü nitelikler taşıyan bu kurumların hamuru bireyin huzur ve refahını gözetip kollayan dinimizin temel prensipleriyle yoğurulmuştur. “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır. Malın en hayırlısı Allah yolunda harcanandır. Vakfın en hayırlısı da insanların en çok duydukları ihtiyacı karşılayandır.” diyen Peygamberiz vakıf hizmetleri konusunda ucsuz bucaksız ufuklar açmıştır bizlere. Bu minvalde tarihteki ilk vakıf Hz. Ömer döneminde Hayber Kalesinin Fethinden payına düşen ganimet arazisinin Allah yolunda olanlara hizmete sunulmasıyla günümüze model olmuştur. Acaba? Acaba gerçekten model olmuş mudur? Bakalım.

 1980'den bu yana Türkiye'de kurulan vakıfların sayısı 4000'i aşkın. Daha önce kurulanlar hariç. Yuvarlayarak söylediğimiz bu rakamın eksiği var fazlası yok. 81 vilayete homojen olarak dağıldığını düşündüğümüzde ortalama her vilayete 49 vakıf düşmekte. Büyük şehirlere baktığımızda gerçektende bu sayıyı görebiliyoruz fazlasıyla. Peki faaliyetleri açısından bir fikri olan var mı? İsimleri heryerde var. Bağış yaparken hangisine bağışlasam dedirtecek kadar fazla. Acaba bu vakıflar bağış toplarken sarfettiği enerjiyi yardımda bulunurkende sarfediyor mu? Olayı basitleştirelim. Vakıf nedir? Vakfın misyonu ne olmalı? 1. Vakıf, tarih boyunca süregelmiş yardımlaşma ve dayanışma duygusunun kurumsallaşmış halidir. Vakıf tüm insanlığın mutluluğunu amaçlayan bir sistemler bütünüdür. 
2. Vakıf; kişisel çalışma ve gayretle elde edilen imkânların ve mal varlığının gönül rızasıyla paylaşılmasını öngören hukuki bir sistemdir.
3. Vakıf; gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleri ile oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır.
Kanundaki tanımda bu. Bir gariplik yok mu sizce? Türkiye'deki vakıflara genel  olarak baktığınızda yukarıdaki tanımla tam anlamıyla örtüşen bir örnek görebiliyor musunuz? Tüm insanlığın mutluluğunu amaçlar demişiz adamcılık ve iltimas hat safhada. İmkan ve mal varlığının gönül rızasıyla paylaşımı demişiz paylaşmaktan çok sürekli yardım toplarken görüyoruz vakıfları. Sürekli bir amaca özgülenmiş tüzel kişilik demişiz kanunda, amaca uygun hareket eden göremiyoruz ne hikmetse. Yoksa... Yoksa ne? Yoksa bu yardımlar, bağışlar... İnşallah düşündüğümüz gibi değildir. Peygamberimizin bize ilettiği, Hz.Ömer'in öncü olduğu, adaletiyle namı cihanı tutmuş ceddimiz Osmanlı'nın medeniyet kurduğu vakıflar bu denli yozlaştıysa yazıklar olsun bizlere. Fitre, zekat, sadaka toplarken boy boy afişler reklamlar veren bu vakıflar, halk banka borcu ödemekten inlediğinde, öğrenciler evinde bi paket makarnayla karınlarını doyurmaya çalıştıklarında, hepsini geçtim Suriyeli Sabiler sokakta yalın ayakla dilendiklerinde yoksalar yazıklar olsun! Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma adı altında tek tip adam yetiştirmeye, saçma sapan ideolojilerin bağımlısı fikir fukaraları yetiştirmeye programlanmışlarsa yazıklar olsun.

 Yurdumun kalbi temiz insanları hep şöyle düşünür; "Biz halis niyetle verelim. Yanlış yapıyorlarsa hesabını onlar düşünsün ahirette." Eyvallah. Ama Müslüman'ın uyanık olması gerekmiyor mu? Ayrıca bir Müslüman yardım ederken önce yakın akrabaları ve çevresini düşünmesi gerekmiyor mu? 

 Uyanma vaktinin geldiğini benimseyebildiysek ne mutlu bize. Parayı vereyim, onlar nasılsa hayır işlerinde harcıyor diyerek insanların güvenini kötüye kullanan, vakıf hizmetini yasal dilencilik haline getirenlere sorgulayarak yardımda bulunmamız gerektiğine dikkat çekebildiysek ne mutlu. Kirletilen bu kutsal mirasa sahip çıkmak, tekrar şahlandırmak boynumuza borçtur. Şuurunuz açık, kazancınız bol, bağışınız isabetli olsun. Vesselam . . 


Not: Vakıf Hizmetini hakkıyla yerine getirenler eleştirilerimden müstesna. Tabi böyle bir vakıf kaldıysa.