Eskiden intiharı düşündüğüm doğrudur. Çıkmaza girdiğim an değil; çıkmazın gerçekten çıkılmaz olduğunu gördüğüm anlarda ölümü düşünürdüm. İçime kapanır, kaybettiğimi kabul eder ama ölmeye cesaret edemezdim, hep Mayakovski gelirdi aklıma :“Anacığım, kardeşlerim, yoldaşlarım! Bağışlayın beni. İş değil bu, biliyorum (kimseye de öğütlemem),ama benim için başka bir çıkar yol kalmamıştı. “  Çok sonradan, kaybede kaybede kavgaları, kaybede kaybede dostları öğrendim mücadele etmeden terk etmenin iş değil; çıkmaza girdiğin an Don Kişot olabilmenin hüner olduğunu.
99 kişi ecelini bir katilin piminde gördü. Sonrasında 3 günlük yas, lanetlemeler, kınamalar, başsağlığı mesajları liderlerden. Ya ondan sonrası..? Medya merkezli siyasi savaşlara, magazin pompalamalarına, şans oyunlarına devam..
Nietzsche “Bir kere yanlış trene bindiyseniz; koridordan ters tarafa yürümenin hiçbir faydası yoktur ! “ diyor. Yanlış trendeyiz. Doğal olarak yanlış yolda gidiyoruz. Hem de yıllardır ısrarla koridordan ters tarafa yürüyerek doğru yola girmeye çalışıyoruz. İnsanlığımızı kaybettiğimiz sürece öğrendiğimiz sol veya sağ ideolojilerin hiçbir değeri yok. Felakete doğru yol alıyoruz, birbirini anlamaktan uzak bireyler sadece kavga edebilirler. Biz kendi kavgalarımızdan cinayetler üretiyoruz, terör üretiyoruz, kargaşa üretiyoruz. Hem de çocuklarımızın gözünün içine bakarak, onları bilinmeyen soğuk bir vatanda, çırılçıplak terkediyoruz.
Kendini aydınlatmaktan aciz “aydın” radyo programcıları, gazeteciler Cemil Meriç’in deyimiyle “nişan-zişan” gibi taşıdıkları 3. Dünya ülkesiyiz yaftasını bize de yapıştırmaya çalışıyorlar. Nasıl olur yüz yıl içerisinde bir toplum, böyle yığın şekline dönüşebilir diye sorumuzun cevabı da bu efendiler olsa gerek. Neredeyse tüm Cumhuriyet tarihinde, topluma hiza verilmesi gereken anlarda üzerlerine düşen görevi yapmışlardır. (Bir ara isim isim bu yazarları paylaşmalı) Haznesinde 300 kelime barındıran, uydurma kelimeler le, İngilizce kısaltmalarla iletişim kuran bir toplum. Okumaktan yoksun, öyle ki yüz sene içerisinde Mevlana’yı anlayamaz hale gelmiş. Yine de bir 3. Dünya ülkesi değil. Onlar dünya ülkesi olmanın anlamını dahi bilmezler.
Ben desem ki, bütün suçlarınızı, katliamlarınızı, hayasızlıklarınızı üstleniyorum. Sadece bir dileğim var, dinleyin birbirinizi. İnsanlar, insanlarım; ne için kime kızıyoruz? İyiliği mi savunuyoruz, yoksa hırslarımızı mı? Neden diye soruyor muyuz hiç? 1 Kasım 1968’de Samsun’dan başlayıp, Ankara’da sona erecek olan yürüyüşü organize eden Deniz Gezmiş, Kemalist devrime muhalefetten nasıl asılabilir? Neden?
Dindarız diyen kişilerin İslam’ın kelime anlamını bile bilmemesi neden? Neden inandıklarımızı öğrenmiyor, neden birbirimizi dinlemiyoruz?
Asılmak sorun değil
Asılmamak da değil
Kimin kimi astığı
Kimin kimi neden astığı
Budur işte asıl sorun.
Hasan Hüseyin KORKMAZGİL
iletişim için: [email protected]
--
"meetcocoon"