Bağ Evinde Vahşet Bağ Evinde Vahşet
 Panik bozukluk belirtileri, görünüm şekli ve tarifi çeşitlilik gösteren ve tedavisi yapılabilen bir hastalıktır diyen Psikolog Temizsu: “Her hastalıkta olduğu gibi nedenleri ve sonuçları sağlıklı bir şekilde analiz edebilmek için güvenilir bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekmektedir” dedi.
Panik atağın en belirleyici özelliklerini de sıralayan Temizsu: “Genel görünüm ve davranış olarak, panik nöbetleri olmadığında, hastanın genel görünümünde belirgin bir bozukluk yoktur. Panik nöbeti olduğu sırada ise hasta ileri derecede endişeli ve telaşlı görünür. Konuşma ve iletişim sırasında, panik nöbetleri olmadığında, hastanın konuşmasında ve kişilerle iletişim kurmasında herhangi bir bozukluk görülmez; ama panik nöbeti sırasında kişi ile ilişki kurmak zordur. Hasta ağır korku ve panik durumu içerisinde rahat konuşamaz. Klinik belirtilerin ağırlığı altında hasta ile temas kurmak güç olabilir. Duygu durumu genel olarak panik nöbetleri sırasında hastada ileri derecede korku ve uyarılma durumu vardır. Ne zaman geleceği önceden kestirilemeyen, akut ve ağır bir korku nöbeti bütün duygulanıma egemendir. Panik nöbeti hafifledikten sonra hastanın en dikkate değer yakınması, panik nöbetini yeniden yaşama korkusudur. Panik nöbeti sırasında, bazı fizyolojik belirtilerin yanı sıra, hastada çok şiddetli bir ölüm korkusu, ya da delirme, kontrolünü yitirme korkusu belirgindir. Nöbet geçtikten sonra kontrolü yitirme ya da ölüm korkuları daha hafif olmak üzere devam eder. Genel olarak nöbetler ya kendiliğinden, yani ortada bir uyarıcı durum yokken, ya da psikososyal bir uyarandan bir süre sonra ortaya çıkar. Bu uyaran aslında ileri derecede sarsıcı, korkutucu bir uyaran değildir. Fakat hastaların önemli bir kısmında panik nöbetinden birkaç hafta, birkaç ay önce yaşanmış önemli bir yaşam olayı örneğin ölüm, hakaret gibi öyküsü bulunabilir. Zihinsel yetenekler olarak, genel olarak panik nöbetleri dışında hastanın yönelimi, algılaması ve bütün diğer bilişsel yetileri yerindedir. Panik nöbeti sırasındaysa, hastada zaman zaman sanki çevresini tanımıyormuş ve büyük ölçüde algı bozukluğu varmış gibi bir durum ortaya çıkabilir. Ayrıca depersonalizasyon, yani kişinin kendini ve çevresini değişmiş olarak algılaması olabilir. Düşünce süreci ve içeriği, panik nöbeti dışında hastanın düşünce sürecinde ve içeriğinde bozukluk yoktur. Fakat düşünce içeriğinde, nöbet yinelerse kendisine ne olur, ne yapar biçiminde kaygılar sık görülür” diye konuştu.
Panik nöbeti sırasında şiddetli ölüm ya da delirme korkusunun yanı sıra görülen fizyolojik belirtilerini de sıralayan Temizsu: “Çarpıntı, yüz kızarması ya da solması, terleme veya üşüme, kılların diken diken olması, göğüste sıkışma, soluk alamıyormuş, boğuluyormuş gibi bir duygu, baş dönmesi, bulantı, ellerde ayaklarda uyuşma, sık idrara çıkma, kan basıncının yükselmesi, sıcak, soğuk basmaları, baygınlık duygusu bunlar arasında yer alıyor” dedi.
Panik nöbetlerinin ne kadar süreceği ile alakalı olarak da bilgiler veren Özel Çorlu Reyap Hastanesi Psikologu Elif Temizsu: “Bu nöbetler genellikle 10 - 15 dakikadan birkaç saate kadar sürebilir. Fakat bütün bu süre, hep aynı şiddette değildir. Başlangıçta hasta neye uğradığını şaşırır. Bazen ölüm korkusu ya da deli olma korkusu yüzünden hasta çevresinden yardım bekler. Hemen yakınlarından doktora götürülmesini ister. En çok bir kalp krizinden korkularak hekime yetiştirilen hastanın nöbeti, hekimle biraz konuştuktan sonra yatışmaya başlar. Panik nöbetlerinin ne zaman, nerede geleceği genellikle belli olmaz. Örneğin; kapalı, açık, yüksek yerlerde, kalabalık içinde, yalnız kalınca oluyorsa o zaman panik nöbetlerinin “fobik” nitelik kazanmış olduğu anlaşılır. En çok agorafobili panik nöbetleri görülür. Kalabalık içinde, açık yerlerde, sokakta, bir pasajda, bir taşıtta, hastanın yalnız yardımcısız, çaresiz hissettiği herhangi bir yerde ortaya çıktığı zaman, bu duruma agorafobili panik nöbeti denmektedir” şeklinde konuştu.
Panik bozukluğunun toplum içindeki yaygınlığı konusunda ise Temizsu şunları söyledi: “Panik bozukluğunun genel nüfusta yaygınlığı yüzde 1 - 2 olarak bildirilmiştir. Kadınlarda erkeklere oranla iki kat fazla görülmektedir ve bunun nedeni henüz yeterince açıklanamamıştır. Genel olarak bunaltı bozukluklarının ve çökkünlüklerin kadınlarda daha çok görülmesi kadının hem ruhsal hem de biyolojik strese daha çok uğraması ile ilgili olabilir. Kadının toplumdaki rolü değiştikçe bu yüksek oranın düştüğü anlaşılmaktadır.”

İzmir Haber

Editör: TE Bilişim