Güçlü sosyal ilişkileri olan bireylerin, olmayanlara göre yüzde 50 daha sağlıklı olduklarını kaydeden Tarhan, sosyal ilişkisi zayıf bireylerin yüzde 50 daha çok sağlık sorunları yaşadıklarını söyledi. Yalnızlığın kişiyi sinsi bir hastalık gibi etkilediğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yalnızlığı artıran en önemli sebebin ise Covid-19 pandemisi olduğuna dikkat çekti. 

Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Sosyal yaşamda kendini yalnız hissetmeyenler iş yerinde daha fazla yalnız hissedebiliyorlar.” dedi.

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Teknolojik imkanlar hem yalnızlığa çare hem de yalnızlığa neden olan bir faktör.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi tarafından bu yıl beşincisi düzenlenen ve ana teması ‘İş Yaşamında Yalnızlık’ olan Uluslararası Yalnızlık Sempozyumunda farklı ülke ve çeşitli mesleklerden insanların yalnızlık deneyimleri interdisipliner bir bakış açısıyla ele alındı. 

16 Aralık Cumartesi günü çevrimiçi olarak düzenlenen sempozyumun açılış konuşmalarını Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, Üsküdar Üniversitesi İTBF Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü – Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan yaptı. 

Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı: “Yalnızlık olgusu, iş yaşamında da sıkça görülen bir duruma dönüştü”

Sempozyum kapsamında açılış konuşmasını gerçekleştiren Üsküdar Üniversitesi İTBF Sosyoloji Bölümü Öğr. Üyesi ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Sosyal yaşamda kendini yalnız hissetmeyenler iş yerinde daha fazla yalnız hissedebiliyorlar.” dedi.

Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, modern toplumların bir yarası olarak nitelendirilen yalnızlığın, günümüz insanının en büyük sorunlarından birisi olarak değerlendirildiğine vurgu yaptı. İnsanların birbirleriyle sosyal ve fiziksel açıdan iletişimde bulunmasına rağmen, insanların zihinsel ve ruhsal açıdan yalnızlık çektiklerini dile getiren Prof. Dr. Süleymanlı şöyle devam etti:

“Günümüz toplumlarında kişilerin aile hayatlarında, sosyal çevresinde yüksek düzeylerde deneyimledikleri yalnızlık olgusu, iş yaşamında da sıkça görülen bir duruma dönüştü. Hatta sosyal yaşamda kendini duygusal olarak yalnız hissetmeyen bireyler iş yerinde daha fazla yalnız hissedebiliyorlar. Bununla ilgili de çeşitli araştırmalar var. Özellikle iş yaşamında rekabetin fazla olması, bencillik, narsistik eğilimleri üzerinden bir benlik yapısı inşa olurken iş yerinde yalnızlık olgusu da derinleşerek bireyleri etkisi altına alıyor. Bunun yanında küreselleşme süreciyle birlikte hız kazanan iletişim ağındaki gelişmeler, modern kentlerin getirdiği yaşam koşulları iş yerinde yalnızlık duygusunu arttırarak yoğunlaştırıyor.”

Yaşanılan yalnızlık duygusu çalışanlar üzerinde nasıl bir etki yaratıyor?

Yaşanılan yalnızlık duygusunun çalışanlar üzerinde nasıl bir etki yarattığı, hangi meslek sahiplerinin yalnızlık duygusunu daha fazla hissettikleri, farklı ülkelerde çalışanların yalnızlık deneyimlerinin ne düzeyde olduğu gibi konuların sempozyumun ana konusunu oluşturduğunu söyleyen Prof. Dr. Süleymanlı, “Aslında üzerinde çok fazla konuşulmayan, fark edilse bile etkisinin derin boyutlarını belki biraz küçümsediğimiz iş yeri yalnızlığını konuşmak, bununla ilgili olarak tespitlerde bulunmak hem kişilerin hem de şirketlerin her boyutta farkındalık kazanmasına neden olacaktır.” dedi.

Prof. Dr. Arıboğan, “Eski yalnızlıklarla yeni yalnızlıklar arasında farklılıklar var”

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan açılış konuşmasında teknolojik imkanların hem yalnızlığa çare olduğunu hem de yalnızlığa neden olan bir faktör olduğuna değindi. İTBF olarak bir süredir yalnızlıkla ilgili sosyolojik araştırmalara devam ettiklerini ve yalnızlığın farklı boyutlarını incelediklerini belirten Prof. Dr. Arıboğan, “Bu konuda ilham kaynağımız yalnızlık meselesini Türkiye’nin gündemine sokmayı başaran Prof. Dr. Nevzat Tarhan hocamız, çünkü kendisi insan psikolojisi açısından olaya yaklaşıyor.” dedi.

“Bugün özel olarak iş yeri yalnızlığı ile ilgili bir araştırmayı sunacağız ama genel olarak toplumsal düzeyde farklı bir uygarlık düzlemine geçmenin etkisiyle yalnızlaşma duygusunda da farklılaşma var.” diyen Prof. Dr. Arıboğan, eski yalnızlıklarla yeni yalnızlıklar arasında da farklılıklar söz konusu olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Arıboğan şunları söyledi:

“Tarım toplumu insanın yalnız kalmasına imkan vermiyordu. Bizim jenerasyonumuz mahalle kültürüyle büyüdü. Komşularımıza, aile büyüklerimize hesap veren çocuklardık. Türkiye hızlı bir şekilde sanayi toplumuna dönüştü. Ortaya çıkan modern insanlar artık yalnızlaşmaya başladı. Birey olarak ön plana çıkan bir insan ve bireyin hakları, bireyin çıkarları diye konuştuğumuz birey ve diğerleri diye tanımladığımız bir yeni dünya algısı oluştu.”

Prof. Dr. Arıboğan: “Yeni neoyalnızlık diye bir şeyden söz etmemiz mümkün olabilecek”

Modern dünyanın kişileri nesneleştirdiğini ve birer tüketim malzemesi gibi konumlandırdığını ifade eden Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Yalnızlıktan bile şikayet etmeyeceğimiz bir noktada kalıplara konduk ve sanki raflarda tüketim unsuru olarak piyasaya sunulduk. Fakat şu anda aynı zamanda bir başka uygarlık düzlemiyle daha karşı karşıyayız. Endüstri 4.0 dediğimiz, sanayi sonrasını da aştığımız yani postmodernitenin de postu haline gelen yeni bir dünya algısında, artık robotlarla yarı robotlaşmış şekilde ve yapay zekayla, artırılmış gerçeklikleriyle bir başka dünya geliyor.” dedi.

Bundan sonra robotlarla arkadaşlık edebileceğimiz, yalnızlık duygularımızı evimizde istihdam ettiğimiz robotlarla geçirebileceğimiz, artırılmış gerçeklik dünyasında kaybettiğimiz annelerimiz babalarımızın yanında olabileceğimiz yeni bir dünya algısı da geldiğini aktaran Prof. Dr. Arıboğan, “Bugün yalnızlıktan söz ediyoruz ama tanımladığımız yalnızlık kavramı dışında, yeni neoyalnızlık diye bir şeyden söz etmemiz mümkün olabilecek. Onun için yaptığımız araştırmaları gelecekle ve gelmekte olan dünyayla ilintilendirebileceğimiz bir noktaya çekmek çok önemli. Bugün iş yerindeki yalnızlıklardan bahsediyoruz ama görüntülü konuşma dünyası, yeni dünyanın en ilkel modu. Papirüsün üzerine yazı yazmaktan farklı değil şu anda çevrimiçi buluşuyor olmamız. Yeni dünyanın tekerleğini henüz icat etmedik. O dünyada neye dönüşeceğiz bu da çok önemli bir şey. Belki bundan sonra önümüzdeki dönemle ilgili yeni yalnızlık tanımları üzerinden de araştırmalarımıza devam edebiliriz.” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Tarhan: “Yalnızlık hissi ile yalnız kalmak başka şeyler”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, konuşmasına Kazakistan’ın Bağımsızlık Gününü hatırlatarak başladı ve ‘İnşallah daha güçlenerek bağımsızlıkları devam eder’ dedi.

Tarhan, yalnızlık konusunda yeni çalışmaların olduğunu dile getirerek, “Yalnızlık hissi ile yalnız kalmak başka şeyler. Bu seneki sempozyumun konusu; işyerinde yalnızlık. İnsanlar kalabalığın içinde bile kendini yalnız hissedebiliyor. Bir insan yalnız olduğu halde yalnız hissetmeyebilir kendisini. Esas olan kişinin kendisini yalnız hissetmesi. Kalabalığın içinde yalnız hissetmek işyerinde en çok rastladığımız yalnızlıklardan biri.” dedi.

Prof. Dr. Tarhan: “Yalnızlık sessiz bir tehlike!”

İşyerinde yalnızlaştırarak mobbing uygulanabildiğini, yalnız bırakmanın bir mobbing biçimi olduğunu da ifade eden Tarhan, “İnsanları yok saymakla, selam vermemekle onu dışlamakla yalnızlaştırarak insanlar psikolojik taciz edilebiliyor.” diye konuştu.

Dünya Sağlık Örgütü’nün dünyayı bekleyen 3 büyük tehlikeye işaret ettiğini bunların gelir eşitsizliği, iklim değişikliği ve yalnızlık olduğunu anlatan Tarhan, “Yalnızlık sessiz bir tehlike. Yalnızlığın kişilerde yaptığı etkiler son yıllarda daha anlaşılır oldu.” dedi. 

Prof. Dr. Tarhan: “Yalnız hisseden kişilerde Herpes (uçuk) ve zona hastalığı daha çok çıkıyor”

Yalnızlığın bağışıklık sistemi üzerinde de etkisi olduğunun açıklandığını kaydeden Tarhan, yalnız hisseden kişilerde Herpes (uçuk) ve zona hastalığının daha çok çıktığını, yalnız hissetmenin kişiye verdiği zarar açısından günde 1 paket sigara içme etkisi yaptığının da görüldüğünü dile getirdi.

Bu kişilerde kaygı yüksek olduğu için beynin stres hormonunu daha çok salgıladığını da ifade eden Tarhan, “Bu kişilerde bağışıklık sistemi baskılandığı için, stres bağışıklık sistemini baskılıyor, baskıladığı için de bu kişilerde uyuyan virüsler uçuk gibi virüsler harekete geçiyor. Aktif hale geçiyor. Sık sık çeşitli aft, zona, uçuk gibi, Behçet hastalığı gibi hastalıklar daha çok ortaya çıkmaya başlıyor.” diye konuştu.

Prof. Dr. Tarhan: “Yalnızlık sinsi bir hastalık gibi etkiliyor”

Yapılan bir araştırmaya göre, sıklıkla görülen Herpes virüsü enfeksiyonunun bağışıklık sistemini düşük olduğunu gösterdiğini, vücutta ağrı, yorgunluk ve depresif belirtilerin de yalnızlık hisseden kişilerde yüzde 50 daha fazla çıktığını anlatan Tarhan, “Yalnızlık sinsi bir hastalık gibi etkiliyor. Yalnızlığı artıran en önemli sebep Covid-19 pandemisi oldu.” dedi.

Pandemi döneminde artan yalnızlığa da vurgu yapan Tarhan, işyerinde de yalnız olan kişilerin genellikle sosyal izolasyona da uğradığını da söyledi.

Yüzde 50 daha sağlıklılar…

Tarhan, “Güçlü sosyal ilişkileri olan bireyler, güçlü sosyal ilişkileri olamayan bireylere göre yüzde 50 daha sağlıklı oluyorlar. Güçlü sosyal ilişkisi olmayan bireyler yüzde 50 daha çok sağlık sorunları yaşıyorlar.” şeklinde bilgi verdi.

Geçen yıl açıklanan ve 6 binin üzerinde kişiyle gerçekleştirilen ‘Türkiye Dijitalleşme ve Yalnızlık Araştırması’ sonuçlarını hatırlatan Tarhan, 3 katılımcıdan birinin kendisini sıklıkla yalnız hissettiğini söylediğini hatırlattı. 

Bu sonucun Türkiye gibi sosyal bir toplum için önemli bir rakam olduğunu dile getiren Tarhan, İngiltere gibi ülkelerde yapılan çalışmalarda da yalnız hissedenlerin oranının yalnız hissetmeyenlere göre pandemi döneminde arttığını ve 2-2,5 iken bire 3.5 olduğunu kaydetti.

Prof. Dr. Tarhan: “Aidiyet duygusu bir insan için kimlik, çadır gibidir…”

Yalnızlığın neden olduğu konusuna da değinen Tarhan, tüm dünyada eşitsizliğin, ırkçılığın, yoksulluğun ve yabancı düşmanlığının artmasının aidiyet duygusuna zarar verdiğini söyledi.

Seyahatte Ramazan Bayramı ve Ara Tatil Hareketliliği Seyahatte Ramazan Bayramı ve Ara Tatil Hareketliliği

Tarhan, “Aidiyet duygusu, kimlik bir insan için çadır gibi. Ormanda çadırın yoksa güvenli uyuyabileceğin yer yoksa uyuyamazsın orada. Nereden yılan, çıyan geleceğini bilemezsin. Aynı şekilde insanın sosyal hayatta da güvenli alan ihtiyacı var. Yalnızlık duygusu olan kişiler güvenli alan ihtiyacını karşılayamıyorlar. Kendilerini güvende hissetmedikleri için uykuda bile tedirgin oluyorlar. Yalnızlık ruh sağlığını çok olumsuz etkiliyor. En yalnız kişiler de şizofrenlerdir. Şizofrenin en önemli özelliği ne? Otistik yaşam tarzıdır. Dünyadan kopuk, kendi dünyalarında sahte bir dünyada yaşıyorlar. Yalnızlığın patolojik hal almış şeklidir.” dedi.

İnsanın toplum içinde kendini yalnız hissetmeden yaşamayı başarabilen bir varlık olduğunu da dile getiren Tarhan, insanların sosyal ilişki kuramadığı zaman yalnız hissettiğini kaydetti.

Toplumda narsistik kişilik bozukluğu olanların da kendilerini, özel ve üstün gördükleri için kaçınılmaz olarak yalnız olduklarını anlatan Tarhan, eleştiriye kapalı insanların da yalnız olduğunu dile getirdi.

Prof. Dr. Tarhan: “Yalnızlık artık halk sağlığı sorunu oldu”

Yalnızlığın büyüyen bir sorun olduğunu da söyleyen Tarhan, “Yalnızlık artık halk sağlığı sorunu oldu.” dedi.

Tarhan, dünyada yalnızlığın çığ gibi büyüyen bir sorun haline geldiğini de belirterek, Türkiye’de karar vericilerin de bu konuyu gündeme almasını vurgulamaya çalıştıklarını dile getirdi.

Dijitalleşmeye de işaret eden Tarhan, dijitalleşmenin yalnızlığa çözüm olabildiğini de söyledi. Tarhan, otonom robotların insanların yalnızlığını giderecek cevaplar verdiğini, bu sefer de sosyal izolasyonun ortaya çıktığını dile getirdi. 

Editör: Ajans Ekip