Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Hafta içinde Bakanlar Kurulu'nda gerçekleştirdiğimiz revizyon da bir bayrak değişiminden, bir tazelenmeden başka hiçbir anlam taşımıyor. Yaptığımız değişiklikten, görevlerini devreden arkadaşlarımızın başarısız olduğu sonucunu çıkarmak, son derece yanlış ve isabetsizdir” dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu. AK Parti Grup Toplantısı’nda kabinedeki revizyon sonrasında halef-selef olan yeni Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile Sağlık eski Bakanı Recep Akdağ’ın yan yana oturduğu görüldü.

Erdoğan, konuşmasının başında karne alan öğrencileri tebrik ederek, derslerinde kırığı olan öğrencilere de kırıklarını düzeltme tavsiyesinde bulundu. Katar ziyaretinden de bahseden Erdoğan, ziyarette enerji konusunun da ele alındığını kaydetti. Bölgesel gelişmelerle ilgili olarak Suriye konusunun ziyarette gündeme geldiğini söyleyen Erdoğan, Katar'ın Türkiye'nin üstlendiği misyona çok ciddi destek verdiğini söyleyerek, "Misyonumuz örtüşüyor" dedi.

Katar'daki ziyaret sırasında Yunanistan Başbakanı Samaras ile de bir görüşme gerçekleştirdiklerini anlatan Erdoğan, bu görüşmede ise iki ülke arasındaki ilişkilerin değerlendirildiğini ifade etti. Batı Trakya'daki Müslüman azınlığın haklarına yönelik son dönemdeki olumsuzlukları da dile getirdiklerini söyleyen Erdoğan, son dönemde Yunanistan'da azınlıklara yönelik bazı olumsuz gelişmeler yaşandığını anlattı. 240 imamın atama yoluyla göreve getirilmesinin bölgede gerginliği artırdığını kaydeden Erdoğan, "Yunanistan Başbakanı'na bu yasal düzenlemenin uygulamaya konulmaması, iptal edilmesi noktasında arzumuzu ilettik" diyerek, azınlıkların taleplerine kulak verilmesi gerektiğini mevkidaşına ilettiğini söyledi. "Biz özellikle Patrik konusunda bu kadar hassas davranıp ve buna rağmen bazı uluslararası pazı platformlarda eleştirilere maruz kalırken, Yunanistan’ın azınlıklara yönelik son dönemdeki uygulamalarının görmezden gelinmesini de hakkaniyetli bulmuyoruz" diyen Erdoğan, "Bizler burada kalkıp ta Patriği atamıyoruz. Böyle bir yola başvurmuyoruz. Öyleyse oradaki başmüftümüzün atanmasıyla böyle bir yanlışın yapılması tabii ki kabul edilebilir bir şey değildir. Yani kendi dini noktadaki en yüksek temsilcisini oradaki 240 tane müftü kendisi seçmektedir. Bundan daha adil, daha doğru bir şey olamaz" diye konuştu.



 

“REVİZYON BİR TAZELENMEDEN, BAYRAK DEĞİŞİMİNDEN BAŞKA ANLAM TAŞIMIYOR”

Başbakan Erdoğan grup konuşmasında geçen hafta kabinede gerçekleştirdiği revizyonla ilgili de değerlendirmelerde bulundu. 4 bakanın değişmesinin bir ödüllendirme veya cezalandırma olmadığını, bunun bir tazelenme olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

“Bizim Bakanlar Kurulumuz en başından itibaren, millete hizmeti odağına alan, millete hizmetten başka hiçbir kriter taşımayan bir hükümettir. Böyle bir Bakanlar Kurulu anlayışıyla bugüne kadar kabinemizi oluşturduk. Bakanlar Kurulumuzu hiçbir zaman birilerine makam tahsis etmek, birilerine rütbe, paye tevdi etmek anlayışıyla oluşturmadık. Bizim için en büyük makam millete hizmetkâr olma makamıdır. Makamların, rütbe ve payelerin gelip geçici olduğunu, baki kalanın sadece ve sadece hizmet olduğunu, eser ortaya koymak olduğunu, aklımızdan hiçbir zaman çıkarmamamız gerekir. Kaldı ki 324 kişilik bir gruba sahip olan partimiz, takdir edersiniz ki bir artı 25 kişilik bir kadro içinde herkesi bakan yapma imkanına sahip değildir. Bunların içinde bir değerlendirme yapıp, hepsi birbirinden güzide olan arkadaşlarımızın arasından böyle bir adım atarak bu kabineyi oluşturduk, oluşturuyoruz.

Bakanlar Kurulumuzu belirlerken bugüne kadar en öncelikli, en ağırlıklı kriterimiz, bu noktada arkadaşlarımız arasındaki gerek bölgesel temsil olsun, gerek kendi alanı ile ilgili liyakat olsun, bütün bunların değerlendirilmesi A'dan Z'ye yapılıyor. Allah'a hamdolsun, bugüne kadar görev almış arkadaşlarımın hepsi de tamamıyla burada liyakatiyle, hizmet noktasındaki gayretleriyle, üzerlerine düşeni hakkıyla yerine getirmiş, üstlendikleri vazifeyi yüz akıyla gerçekleştirmiş, alınları ak şekilde vazifelerini kendilerinden sonra gelenlere devretmişlerdir. Hafta içinde Bakanlar Kurulu'nda gerçekleştirdiğimiz revizyon da bir bayrak değişiminden, bir tazelenmeden başka hiçbir anlam taşımıyor. Yaptığımız değişiklikten, görevlerini devreden arkadaşlarımızın başarısız olduğu sonucunu çıkarmak, son derece yanlış ve isabetsizdir. Milli Eğitim Bakanımız, İçişleri Bakanımız, Sağlık Bakanımız, Kültür ve Turizm Bakanımız üstlendikleri görevleri hakkıyla yerine getirmişler, çok başarılı çalışmalar sergilemişlerdir.”

Başbakan Kılıçdaroğluna Yüklendi Başbakan Kılıçdaroğluna Yüklendi

 

“BAHÇELİ’NİN TAVSİYELERİNE İHTİYACIMIZ YOK”

Başbakan Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin revizyon sonrasında İçişleri eski Bakanı İdris Naim Şahin’i öven, yeni İçişleri Bakanı Muammer Güler’i ise eleştiren sözlerini değerlendirdi. Başbakan Erdoğan şunları söyledi:

“Yavru muhalefetin lideri, 'filanca bakan çok gayretliydi' gibi bir yaklaşımla, onun görevden alınması noktasında taziyelerini bildiriyor adeta. Hayırdır, ne zamandan beri sizden, bizim ekibimize böyle övgüler gelmeye başladı? Sayın Bahçeli önce nerede durduğunu çok iyi tespit etsin ve bu niyet okuyuculuğu bıraksın. Biz hangi arkadaşımızı nereye, nasıl getireceğimizi gayet iyi biliriz. Onun tavsiyelerine ihtiyacımız yok. Bizi bizden herhalde Sayın Bahçeli daha iyi bilemez. Biz değerlendirmelerimiz sonucunda teklifimizi Sayın Cumhurbaşkanımıza yaparız, Sayın Cumhurbaşkanımızın da onaması ile birlikte bu süreç devam eder. Bugüne kadar bu işlerden nasibini almak çok önemli bir şey. Nasip olmayınca hakikaten böyle bir netice almak da mümkün olmuyor. Dert başka. Dert, bu tür ifadeleri kullanmak suretiyle, 'acaba AK Parti içinde soru işaretlerine neden olabilir miyiz?' Bizim birliğimizi, beraberliğimizi bozmaya senin gücün yetmez. Sen kendine bak.”

 

“BU ANADİLDE SAVUNMA DEĞİL, SANIKLARIN KENDİLERİNİ EN İYİ İLDE SAVUNMASIDIR”

Başbakan Erdoğan, anadilde savunma şeklinde ifade edilen düzenlemeyle ilgili de açıklamalarda bulundu. Erdoğan, düzenlemenin hedefinden saptırılmaya çalışıldığına vurgu yaparak, “Hedefinden saptırmayın, bunun adı anadilde savunma değil, sanıkların kendilerini en iyi dilde savunma başlığıdır” dedi.

Başbakan Erdoğan ayrıca televizyon ekranlarında bazı yorumcuların başka ülkelerle Türkiye’yi kıyaslayarak eleştirilerde bulunmalarını değerlendirdi. Erdoğan şunları kaydetti:

“Televizyon ekranlarında, bazı adı köşe yazarı olan tipler çıkıp da hakaretle eleştirirken AK Parti iktidarını, demokratikleşme süreci içinde dünyada çok gerilerde olduğunu söylerken, bunlar hadlerini bilmiyorlar. İkide bir bizi AB'yi örnek göstererek, AB ülkelerinin bizden çok ileri olduğunu; nerede çok ileri, onlarda nelerin olduğunu, hatta teröristleri nasıl koruma altına aldıklarını biliyoruz. Eğer bizim bir şeyden canımız yanıyorsa, bunu kimse sağa sola çekmesin. Bir taraftan ülkemizde bölücü terör örgütüyle alakalı kalkacaksın, bunu terör örgütü ilan edeceksin, terör örgütü mensuplarını sonra Avrupa Parlamentosu’nda konuşturacaksın. Bunları yaşadık. Bunları yaşayacaksın, sonra da sessiz kalacaksın. Her şeyden önce dik duruş çok önemli. 'Filanca uluslararası kuruluş şöyle, böyle not vermiş', biz onlara bakarak yolumuza devam etmiyoruz, insani değerlere bakarak yolumuza devam ediyoruz, bundan sonra böyle devam edeceğiz.

'Şu anda dünyada en demokratik ülke neresi?' diye sorup araştırın, sonra oraları inceleyin, oralarda neler dönüyor, neler oluyor, neler bitiliyor. Bunları görenler, bilenler anlar ama ekranı izleyenlerin hepsi bunları görmüş, bilmiş değil ki. Çıkıyor, o köşesinden, yazdığı için orada konuşuyor. Ondan sonra kendine göre, 'alıyor filanca kuruluş şöyle bir değerlendirme yapmış' diyor. Doğru, uluslararası bazı medya kuruluşları da kendilerine göre bazı değerlendirmeler yapıyorlar.

Bu değerlendirmelere göre de Türkiye'de, bütün teröre yardım, yataklık yapanların da elinde bir basın kartı, bu basın kartı elinde olduğu için şu anda cezaevinde. Adam elinde silahla yakalanıyor, çeşitli yerlerde polisimizi, güvenlik görevlimizi öldürmekten, yaralamaktan, şundan, bundan dolayı içeride yatıyor. Ama neymiş, basın görevlisiymiş. Basına karşı bizim böyle bir olumsuz yaklaşımımızın olduğunu iddia etmek suretiyle, bir öncekinde bakıyorsun, Türkiye'deki gelişmelerin olumlu olduğunu söyleyen bu tür uluslararası kuruluşlar, bir sonraki yaptığı hazırlıklarıyla, raporlarıyla, sipariş üzere bu defa da Türkiye'de gelişmelerin olumsuz olduğunu söyleyecek kadar ileri gidebiliyorlar. Çünkü haber kaynakları sakat, bozuk. Haber kaynakları, sakat, bozuk olduğu için bu tür noktalara varıyorlar. Biz bunların hiçbirine yokuz. Biz kendi kararımızı kendimiz veririz, kendi göbeğimizi de kendimiz keseriz. Birilerine bunu kestirmeyiz, kusura bakmasınlar.”

 



“BİZ VERİLEN GÖREVİ YAPABİLECEK GARDİYAN BULURUZ, ENDİŞEMİZ YOK”

Başbakan Erdoğan yeni düzenleme ile cezaevlerindeki mahkumlarla eşlerinin görüşebilecek olmasını da değerlendirdi. Bunun aile bütünlüğünü korumaya katkı sağlayacağını söyleyen Erdoğan, bu sebepten dolayı ileride AK Parti’nin hayırla yad edileceğini söyledi. Başbakan Erdoğan, dün bir gazetede yer alan ve mahkumların eşleriyle görüşmesini eleştiren gardiyanlara ise sert çıktı. Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Gardiyanlar isyan etmişler, ayaklanmışlar; 'biz gidip onların kapısında nöbet mi tutacağız?' demişler. Kapısında nöbet tutacağı yere gönderilir. Biz, o verilen görevleri yapabilecek insanları buluruz. Hiç endişemiz yok. Ama biz insani olan bu adımı atma kararını verdik, bunun çok da hayırlı olacağını, hem içeride hem dışarıda neticelerini göreceğiz. Çünkü biz bir mahkumun, sadece şahsının hükümlü olması gerektiğini bilerek, inanarak, niçin ailesi de bunun cezasını çeksin? Bu noktadan hareketle böyle bir yolu açmış olduk. Bu yol, aile bütünlüğünü korumaya yönelik de gelecekte inanıyorum ki AK Parti iktidarının hayırla yad edilmesini getirecektir. Aile bütünlüğü şimdi çok farklı, çok daha güçlü korunacaktır. Bu adımı da böylece atmış oluyoruz. Adaletin çok daha hızlı, adaletli şekilde tecellisini sağlayacak bu yeni düzenlemelerin hayırlı olmasını diliyorum.” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP’nin baş döndürücü bir hızla çark eden ve ideoloji değiştiren bir parti haline geldiğini belirterek, DHKP-C’ye yönelik gerçekleşen operasyonla ilgili olarak da, “Avukat hakkı, hukuku savunacak, terörizmi değil. Eğer terörizmi savunuyorsa gereği neyse yapılır. Bütün bunları biz kararlılıkla sürdüreceğiz. Kim ne derse desin Avrupa şöyle demiş, şu böyle demiş bizi ilgilendirmez. Biz ne diyoruz o önemli. Hak, hukuk neyse o önemli” dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasının bir bölümünde CHP’ye yüklenen Erdoğan, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün öldürülen teröristlerin evine taziye ziyaretine gitmesinin ardından Ege’de Rumlara etnik temizlik yapıldığına dair açıklamalarını hatırlattı. CHP’nin hangi ideolojik çizgide olduğunu soran Başbakan Erdoğan, “Açıkçası bizim de milletimizin de bunu bilmeye hakkı olduğunu düşünüyorum” diyerek daha sonra Hazreti Mevlana’nın anlattığı ‘Fil Hikayesi’ni salondakilere anlattı. Bu hikayede herkesin farklı bir fil tarifi olduğunu anlatan Erdoğan, “CHP, karanlıkta fil tarifi yapanlar gibi herkesin farklı, herkesin birbirinden alakasız şekilde tarif ettiği, herkesin kafasına göre tanımladığı, ciddi zihin tutulması yaşayan parti haline geldi” diye konuştu.

“CHP, kendini tanımlamakta zorluk çekiyor” diyen Başbakan Erdoğan, CHP ile ilgili olarak şu eleştirilerde bulundu:

“Ciddi varoluşsal, ontolojik sorunlar yaşıyor. Bakıyorsunuz Sosyalist Enternasyonal'e katılıyor, 'Biz sosyal demokratız' diyor. Aynı Sosyalist Enternasyonal'de, Türkiye'nin terör meselesiyle Filistin'in bağımsızlık mücadelesi bir tutuluyor, CHP buna ses çıkarmıyor. CHP'nin üye olduğu Sosyalist Enternasyonal, Suriye'de Esed rejimini gayrimeşru görüp, bunu bildirgelerinde ifade ederken, CHP Esed ile sarmaş dolaş, Baas Partisi ile tam bir uyum içinde hareket edebiliyor.

Bir milletvekili Meclis kürsüsünde çıkıp, 'Kürtler ile Türkler eşit değildir' diye açıklama yapıyor. Bir yandan 'demokratız' deyip, öte yandan Ergenekon'a avukatlık yapabiliyorlar. Bir yandan 'ulusalcıyız' deyip, öte yandan kendi ülkelerini yurt dışında karalayabiliyorlar. 'Dine, başörtüsüne saygılıyız' deyip, başörtüsünü serbest bırakan düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi'ne CHP götürebiliyor. CHP, baş döndürücü bir hızla çark eden, ideoloji değiştiren, halden hale rekor sürede geçen partiye dönüştü.”

 

“AVUKAT HAKKI, HUKUKU SAVUNACAK, TERÖRİZMİ DEĞİL”

Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun DHKP-C’ye yönelik gerçekleşen operasyonu eleştirmesine de tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu’nu mahallenin yaramaz çocuğuna sahip çıkan bir anneye benzeten Erdoğan, “Bizim mahallemizde, Kasımpaşa'da da çokça vardı. Mahallenin en yaramaz, haylaz çocuğunu annesine şikayet ettiğinizde 'Benim çocuğum öyle şeyler yapmaz' derdi. Cam, çerçeve kırıyor, dövüyor, yakıyor, yıkıyor, kulağından tutar annesine götürürsünüz, 'benim çocuğum öyle şeyler yapmaz' der. Sormadan, soruşturmadan, incelemeden yargısını verir. İşte CHP son dönemde hukuki her tasarrufa, 'benim çocuğum böyle şey yapmaz' diyen ebeveyn tavrıyla yaklaşıyor” diye konuştu.

Başbakan Erdoğan son gerçekleşen DHKP-C operasyonu ve CHP’nin tavrı ile ilgili olarak şunları kaydetti:

“Savcıya, hakime, mahkemeye, savunma, belgelere, delillere hiç gerek yok. CHP'ye yakın mı, o masumdur. Böyle bir hukuk anlayışı olur mu olur? Olur. Ne yazık ki Türkiye'de böyle bir hukuk, yargı anlayışı oldu. CHP, işte o hukuk anlayışına, eski günlere dönme arzusunda olduğu için şu anda hukukun, yargının tasarruflarına saygı göstermiyor, gösteremiyor, bir yandan kendi milletvekilini azarlıyor, öte yandan çıkıp Türkiye'nin en kanlı terör örgütlerinden birine yapılan operasyonu, gözaltıları, HSYK'ya çok ağır ifadeler kullanan bir üslupla eleştirebiliyor.

Bir apartman dairesinde, gecenin yarısında avukatlar toplanıp, 11 çelik kapı, orada ne iş görür? Bu çelik kapıların arkasında, ardında acaba neler yapılıyor? Bu çelik kapılar açılamıyor, bir taraftan kaynak, testerelerle açılmaya çalışılıyor, açılamayınca güvenlik nereden girebiliyorsa oradan girecek. İçerde ne isterseniz var; yakılmak istenen evrak, kimlik, sahte kimlik orada yakalanıyor. Kim bunlar? İşini iyi bilen avukatlar. Dışarıda da bakıyorsunuz bazı avukatlar, onlar da o avukatlarla ilgili 'avukatlara müdahale edilemez'. Hadi canım sende, nasıl edilemez? Eğer bunlar teröre yataklık, yandaşlık yapılıyorsa bal gibi de edilir, hukuk devletinde edilir. Avukat hakkı, hukuku savunacak, terörizmi değil. Eğer terörizmi savunuyorsa gereği neyse yapılır. Bütün bunları biz kararlılıkla sürdüreceğiz. Kim ne derse desin Avrupa şöyle demiş, şu böyle demiş bizi ilgilendirmez. Biz ne diyoruz o önemli. Hak hukuk neyse o önemli.”

 


“CHP MİLLETVEKİLİ İNSANLARI KAFATASLARINA GÖRE AYRIMCILIĞA TABİ TUTMAYA BAŞLADI”

Başbakan Erdoğan, son operasyon sonrasında bir anne ve babanın televizyonda kızlarını DHKPC’ye kaptırdıkları için ağladığını belirterek, “Ama CHP Genel Başkanı çıkıp, o örgütle ilgili tutuklamaları eleştirecek, o örgüte moral ve destek verecek kadar pervasız davranıp hakimleri, savcıları kıyasıya eleştirebiliyor” dedi.

Kılıçdaroğlu için “Şimdi de inanın çıkar kısa bir süre sonra, 'nerede bu DHKP-C gidip üye olacağım' der mi, der” diyen Erdoğan, “Yani sen bunun terör örgütüne sahip çıkıyorsun da teröristin evine taziye giden senin milletvekilinin o zaman kusuru günahı ne, onu niye azarlıyorsun, niye ona ayar vermeye çalıyorsun? Üzüm üzüme baka baka kararırmış. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş” diye konuştu.

CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in tepki çeken sözlerini de hatırlatan Erdoğan, “TBMM Genel Kurulu'nda bir milletvekili çıkıp aşırı sağı bile kendisine hayran bırakacak şekilde ırkçı bir söylemin içine girdi. Güya profesör, güya bilim insanı... Düne kadar insanları sakallı-sakalsız, başörtülü-başörtüsüz diye tasnif ediyor, ayrımcılığa tabi tutuyordu. Şimdi de çıkıp insanları kafataslarına göre ayrımcılığa tabi tutmaya başladı. Şimdi CHP Genel Başkanı kusura bakmasın, biz CHP'nin tarihini, geçmişini gündeme getirdiğimizde 'bırak tarihi bugüne gel' diyordu. Ya, siz dün neyseniz bugün de aynısınız. Bugün neyseniz, dün de aynen buydunuz” şeklinde konuştu.

CHP’nin Hitler’e ve Faşist İtalya’yla yakınlığını ortaya koyan eski gazete sayfalarını kürsüden partililere gösteren Başbakan Erdoğan, 21 Haziran 1941 tarihli Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasındaki “Milli şefimiz ile Führer arasında samimi tebrikler” manşetini gösterdi. Erdoğan gazete başlığını gösterdikten sonra, “Buyurun. Halep oradaysa, arşın TBMM AK Parti Grup Salonu'nda. Belge, Cumhuriyet Gazetesi” diye konuştu.

Başbakan Erdoğan ayrıca 22 Mayıs 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nin “Kemalist Türkiye'den Faşist İtalya'ya selam” sürmanşetini de yine partililere gösterdi. Eski CHP ile bugünkü CHP arasında fark olmadığını söyleyen Erdoğan, 1930 yılında CHP Milli Şefi'nin bakanlarından olan Mahmut Esat Bozkurt'un, “Benim fikrim, kanaatim şudur ki; dost da düşman da dağ da bilsin ki bu milletin efendisi Türk'tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır” sözlerini hatırlattı.

CHP'nin Milli Şefi İsmet İnönü’nün kendisini ziyaret edenlere, “Vazifeniz Türk vatanında bulunanları behamahal Türk yapmaktır” dediğini belirten Erdoğan, Milli Şef’in “Türklüğe ve Türkçülüğe muhalefet edecek ananasını, yani unsurları kesip atacağız. Vatana hizmet edeceklerde arayacağımız özellik, her şeyden önce o adamın Türk ve Türkçü olmasıdır” şeklinde konuştuğunu kaydetti.

“Aynı şeyi bugün kim söylüyor, Bahçeli söylüyor” diyen Başbakan Erdoğan, “Aynısını söylüyor, hiç farkı yok. Bak birbirlerine çok benziyor, görüyorsunuz. Bunlar yumurta ikizidir. Allah aşkına Türk'ün, Türkiye'nin tarihinde bizim böyle bir anlayışımız var mı, olabilir mi? Böyle bir ırkçı zihniyet Selçuklu'da, Osmanlı'da asla tezahür etmemiştir. Cumhuriyet'te de kabul görmemiştir ve kabul görmeyecektir. Bu millet, bu topraklar üzerinde böyle bir anlaşışa geçit vermez, nitekim vermemiştir. Zira böyle bir yaklaşım, bu toprakların özüne, ruhuna, iklimine tamamen aykırıdır, tamamen terstir. Bu topraklar Yunus Emre'nin ana sütü kadar temiz diliyle sulanmış, ‘Yaradılanı sevelim yaradandan ötürü’ anlaşışını genlerine nakşetmiş topraklardır” diye konuştu.

 


CHP’YE ATATÜRK’ÜN ‘ANASIRI İSLAMİYE’ VURGUSUNU HATIRLATTI

Başbakan Erdoğan, bir önceki grup toplantısında ‘Asabiyet’ kelimesini kullandığını ve bunu bazı kesimlerin farklı algıladığını belirterek, “Ben 'asabiyet' dediğimde, bazı aklı evveller bunu 'sinirlilik, kızgınlık' olarak anlamışlardır. İbn-i Haldun'un 'asabiyet' kavramını anlamayanlar, zannetmiyorum ki Gazi Mustafa Kemal'in şu ifadelerini de anlasınlar” dedi ve Atatürk’ün TBMM’deki sözlerini okudu. Başbakan Erdoğan şöyle devam etti:

“Özellikle CHP'ye gönül veren kardeşlerimin bunu bilmesini istiyorum. Çok çok önemli bu ifadeler. 1920 yılında TBMM'nin açılışında sadece bir hafta sonra Meclis'te ırklar, kavimler üzerine yapılan yoğun bir tartışmanın ardından, Gazi Mustafa Kemal kürsüye çıkıyor ve şu ifadeleri kullanıyor; 'Efendiler meselenin bir daha tekerrür etmemesi ricasıyla bir iki noktayı arz etmek isterim. Burada maksut olan, kastedilen ve Meclisi Aliyemizi teşkil eden zevat yalnız Türk değil', bugünkü gibi, 'yalnız Çerkez değil', bugünkü gibi, 'Yalnız Kürt değil', bugünkü gibi, 'yalnız Laz değil', bugünkü gibi, 'fakat hapsinden mürekkep Anasır-ı İslamiye'dir.' Yani, İslam'ın unsurlarıdır. Ve son cümle, 'Samimi bir mecmuadır', yani samimi bir topluluktur.'

Evet Gazi Mustafa Kemal daha 1920'da meseleye son noktayı koyarken, meselinin tekrar açılmamasını rica ederken kendisini Atatürkçü veya Atatürkçü milliyetçisi olarak gösterenlerin yine bu Meclis çatısı altında bir ırkın diğerine üstünlüğünü ifade etmeleri, çok büyük talihsizliktir. Bir ırkın diğerine üstünlüğünü, kibirliliğini, böbürlenmesini biz asla kabul edemeyiz, etmeyeceğiz. Bu tür yaklaşımları sergileyenler, hangi ırktan olursa olsunlar, benim aziz, sevgili milletimden teveccüh göremeyeceklerdir.”

CHP’nin sosyal demokrat görünüp ırkçılığı içinde barındırırken, BDP’nin de solcu görünüp etnik kökenler üzerinden siyaset üretme gayretine girebildiğini kaydeden Erdoğan, “CHP'nin bu millete yaşattığı acıyı, şimdi de onun izinden giderek BDP, bu millete yaşatmaya çalışıyor. Bu topraklar faşizme, ırkçılığa hiçbir zaman geçit vermedi. Allah'ın izniyle, milletimizin ferasetiyle hiçbir zaman da bu topraklarda ırkçılık ve faşizm kendisine hayat hakkı bulamayacaktır” dedi.


 

ÖĞRETMENE MAZERET ATAMASI MÜJDESİ

Başbakan Erdoğan konuşmasının son bölümünde ise öğretmenlere müjde verdi. Başbakan Erdoğan, öğretmenlerin mazeret atamalarının yılda bir kez olduğunu fakat bu Şubat ayında ise başta sağlık ve eş durumu olmak üzere mazeret ataması gerçekleştirileceğini söyledi. Başbakan Erdoğan ayrıca atamalara ilişkin bilgilerin ise öğleden sonra bakanlığın internet sitesinden duyurulacağını açıklayarak, “Burada tek şeyimiz, muvazaaya fırsat verilmeden bu tür adımların atılması kesinlikle bizim de olumlu yaklaşımımızı getirecektir. Böylece dayanışma içinde yavrularımızı da sınıflarımızı da boş bırakmamak tek amacımızdır” şeklinde konuştu.

Erdoğan önümüzdeki Bakanlar Kurulu'nda ise 65 yaş üstü, engelliler, şehit, şehit yakınlarının toplu taşım araçlarının ücretsiz yararlanmasını gündeme getireceklerini ve konuyu Meclis'e tasarı olarak taşıyacaklarını kaydetti.

Editör: TE Bilişim