Yol ortasında akrobasi can aldı Yol ortasında akrobasi can aldı
 Türkiye'nin soya ve mısır üretimi bakımından dışa bağımlı olduğunu anımsatan Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bahri Karlı, sulu tarım alanlarının genişlemesiyle tarımsal üretimin artacağını belirtti. Türkiye’nin su potansiyelini yeterince değerlendiremediğine dikkat çeken Prof.Dr.Karlı, “Türkiye’de suyun yüzde 75'i tarımda kullanılıyor. Eğer biz sulu tarım alanlarını genişletirsek barajlar yaparak, göletler yaparak daha fazla sulama imkanlarıyla çifçileri buluşturursak hem ülkemizin üretimdeki verimliliği artacak, hem de tarımsal üretim ihraç edebilecek potansiyele sahip olacağız. Meyve ve sebzenin yanında diğer tarım ürünlerinin üretimini arttırarak ihracatımızı artırabiliriz” diye konuştu.
Türkiye’de kuraklık gündeminin ABD’de yaşanan kuralıkla birlikte konuşulmaya başlandığını söyleyen Prof.Dr. Karlı, “ABD’de kuraklık, Uzak Doğu’da sel felaketleri tarımsal üretimi düşürdü.Bu azalma da gıda alanındaki artışları gündeme getirdi.ABD’nin 1950 yılından bu yana en kurak dönemini yaşadığını söyleyebiliriz. Üretim alanlarının yüzde 62’si kuraklıkla karşı karşıya kaldı. Bu alanın yüzde 40’ın soya ve mısır üretimi yapılıyordu. Dolayısıyla bunların üretiminde düşüşler yaşandı.Aynı bölgede yer alan işletmelerin yüzde 44’ünde de hayvancılık yapılıyordu. Son iki ay içerisindedeki düşüşler üretim fiyatlarına yansıdı. ABD’deki ihracat fiyatlarına baktığımızda soya ihracatı yüzde 19, mısır ihracatı yüzde 30 dolaylarında arttı.Bu durum Türkiye tarımına da dolaylı da olsa yansıyacaktır. Bunun kısa ve uzun vade de yansımalarını izlemek gerekir. Çünkü Türkiye tarımında kuraklık oranın son derece düşük olduğunu yüzde 10 civarında kuraklık olan bölge bulunduğunu görebiliriz.Biz buğdayda kendimize yeterli olmamıza rağmen mısır ve soya da aynı şeyi söylemek mümkün değil. Soyada yüzde 6, mısırda yüzde 79,6 oranında yeterliyiz. Bu durum soya ve mısırı dışarıdan alıyoruz anlamına geliyor. Bunları dışarıdan aldığımız zaman da yem fiyatlarına yansıyacak yem fiyatlarının yükselmesi üretim maliyetlerinin artışına neden olacaktır. Bu da süt, et, ve yumurta fiyatlarının yükseltecektir” dedi.
Bu tür sorunların yaşanmaması için kısa, uzun ve orta vadede planlar yapılması gerektiğinin altını çizen Prof.Dr.Karlı, şunları söyledi:
“Kısa vadede planlarda şok tesirlere karşı destekleme ve prim yöntemi kullanılarak hem üretici, hem tüketici korunabilir. Bunun için hayvan başına destek verilebilir. Yem primleri artırılabilir. Uzun vadede ise Türkiye’de ki tarım işletmelerinin bir an önce yapısının düzeltilmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye’de tarım küçük ölçekli işletmelerden oluşuyor. Tarımın yapısının düzeltilmesi gerekiyor.Türkiye’de ortalama işletme büyüklüğü 61 dekar dolaylarında. Ancak bu bazı yörelerde bu ölçünün üzerinde bazı yörelerde bunun altında. Dolayısıyla işletmenin yapısıyla birlikte işletmenin desteklenmesi gerekiyor. Bu girdiler bazında destekleme, alt yapı bazında destekleme şeklinde olabilir.Türkiye’de kuraklığa karşı sulama alanlarının arttırılması gerekiyor. Türkiye’de 12.5milyon hektar sulanabilir alan var.Bunun 8,5 milyon hektar alanı ekonomik olarak sulanabilir nitelikte.3,5 milyon hektar alanın sulu tarıma açılması bekleniyor. Eğer biz orta ve uzun vade bu araziyi sulamaya açarsak ülkemizin soya ve mısır konusunda açığını kapatabiliriz.Türkiye yaklaşık 800 bin ton ile 1 milyon ton arasında mısır, 1,5 milyon ton civarında da soya ithal ediyor. Sulu tarımla birlikte üretim teknolojileri değişecek, yerli kullanımı artacak, çiftçinin bilinçlenmesiyle birlikte üretim kalitesi artacak.”
Devletin bu tedbirleri alırken büyük ve küçük üreticiyi destekleme konusunda denge gözetmesi gerektiğinin de altını çizen Prof.Dr. Karı, “Son yapılan tarımsal destekler büyük çiftçilerle küçük çiftçiler arasındaki dengesizliği arttırdı. Bu dengeyi sağlamak için alternatif destekleme politikaları geliştirmek gerekiyor. Sulamaya açılacak alandaki çiftçilere yatırım yapılarak orada ürün deseni değeri artırılıyor, çeşitleniyor. Daha fazla üretim elde ettikleri için üretim artıyor. Sulamaya açılmayan alanlarda ise hem verim düşük hem de işletmeler düşük olduğu için bu bölgede üretim yapan işletmecilerin gelirleri daha az oluyor. Bu dengesizliğin giderilebilmesi için sulu tarım yapılan arazi ile kuru tarım yapılan arazilerde farklı politikaların yapılması gerekiyor” dedi.

İzmir Haber

Editör: TE Bilişim