Eskişehir kayıp çocuklarını arıyor Eskişehir kayıp çocuklarını arıyor
 TÜBİTAK Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projeleri Destekleme Programı kapsamında 2012 yılı 1. döneminde önerilen TÜBİTAK Araştırma Projelerinden; Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşe Tansu Koparal yürütücülüğünde 'Bazı Liken Bileşiklerinin Anti-kanser Amaçlı Kullanım Potansiyellerinin Belirlenmesi', Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Muhittin Arslanyolu tarafından yürütülecek olan “Omurgasızlarda Yeni Tanımlanmış ATP Bağımlı DNA Ligaz II Alt-Ailesini Temsil Eden İlk Üye Tetrahy Thermophia TtLigII-1 Enziminin Rekombinant Karakterizasyonu: Homolog Rekombinant Enzim Üretimi, Kristalizasyonu ve Hücre İçi Lokalizasyonunun Belirlenmesi” ve Mühendislik Fakültesi Elektrik Elektronik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Altuğ İftar yürütücülüğünde gerçekleşecek olan ‘Orantılı ve Orantısız Zaman Gecikmeli Sistemlerin Merkezi Olmayan Denetimi’ isimli projelerinin bilimsel olarak desteklenmesine karar verildi.
"Son yıllarda literatürde, liken ve likenlerden elde edilen ürünler ile ilgili yapılan çalışmalardaki artış dikkat çekiyor"
Doç. Dr. Ayşe Tansu Koparal tarafından yürütülecek olan 'Bazı Liken Bileşiklerinin Anti-kanser Amaçlı Kullanım Potansiyellerinin Belirlenmesi' projesinde, likenlerden elde edilen bazı ürünlerin anti-kanser etkileri dünyada ilk defa incelenecek.
Fen Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Ayşen Türk, Doç. Dr. Turgay Tay ve doktora öğrencisi Beklem Bostancıoğlu’nun katkılarıyla gerçekleşecek ve 24 ay sürecek olan projenin çıktıları günümüzün en önemli sağlık sorunlarından birisi olan kanser hastalığına karşı kullanılabilecek olması açısından önemli bir yaygın etkiye sahip olması bekleniyor.
AÜ Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşe Tansu Koparal, TÜBİTAK tarafından desteklenen proje için şunları söyledi, "Proje, daha önce toplanmış ve analizi yapılmış liken ürünlerin sağlıklı ve kanserli hücre hatlarında denenmesi amacıyla oluşturuldu. Disiplinlerarası yapılacak bu çalışmadan elde edilecek bilgi birikiminden, yapılacak başka projelerde de faydalanılması bir diğer hedefimiz. Çalışmalarımızı yapabildiğimiz altyapı olanakları ve Üniversitemizin destekleri proje başvurularımızda itici güç olmaktadır"
Fen Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Muhittin Arslanyolu ile doktora adayı burslu araştırma asistanı Nurçin Küçükoğlu'nun birlikte yürüttüğü 'Omurgasızlarda Yeni Tanımlanmış ATP Bağımlı DNA Ligaz II alt-ailesini Temsil Eden ilk Üye Tetrahymena Thermophila TtLigII-1 Enziminin Rekombinant Karakterizasyonu: Homolog Rekombinant Enzim Üretimi, Kristalizasyonu ve Hücre İçi Lokalizasyonunun Belirlenmesi' başlıklı proje 2010 yılında tamamlanan TÜBİTAK projesinin devam niteliğini taşıyor.
Projeyle ilgili olarak Arslanyolu "Projenin başlığından da anlaşıldığı üzere laboratuvarımızda yapılan yapılmakta olan tüm çalışmalar, araştırmacılarına iki Nobel ödülü kazandırmış olan bir model organizma ve eğitim aracı niteliğindeki Tetrahymena thermophila’nın biyolojisi ve biyoteknolojik potansiyelinin araştırılmasına yöneliktir" dedi.
Yrd. Doç. Dr. Arslanyolu, bu proje ile geçen yıl başlayan ve yine TÜBİTAK ile BAP tarafından desteklenen diğer projelerle birlikte, temel hücre biyolojisi ve biyoteknoloji alanında etki yaratmayı hedeflediklerini belirtti.
İki yıl sürecek olan TÜBİTAK proje araştırmaları Fen Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Muhittin Arslanyolu ile doktora adayı burslu araştırma asistanı Nurçin Küçükoğlu tarafından gerçekleştirilecek. Proje yürütücülerinden Yrd. Doç. Dr. Muhittin Arslanyolu, çalışmalarıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada "DNA Ligaz enzimleri, doğal olarak hücre içinde çeşitli şartlarda (rekombinant olarak moleküler biyoloji araştırmalarında) iki DNA parçasının kovalent olarak birleştirilmesini sağlayarak DNA’nın tamirini ve modifikasyonunu mümkün kılan en önemli enzimlerdendir. Ökaryotik canlılar dünyasında 3 tip DNA ligaz enziminin bulunduğu bilinmekle birlikte; proje öncesi yaptığımız ön analizlerde Tetrahymena DNA ligaz enzimlerinden birinin ve eşdeşlerinin sadece omurgasız ökaryotlarda yayılım gösterdiğini tespit ettik. Proje amacımızı; Tetrahymena enziminin hücre içindeki görev yerinin belirlenmesi, enzimatik özellikleri ile rekombinant kullanılabilirlik potansiyelinin tayini ve kristal yapısının oluşturularak yapı analizlerine hazırlık teşkil eder"
Arslanyolu ayrıca, proje sonucunda beklenen hedeflere ulaşıldığı takdirde, temel ve moleküler biyoteknoloji alanında etki faktörü yüksek bilgilerin bilim dünyasına sunabileceğinin öngörüldüğünü kaydetti.
Gerek doğal, gerekse insan yapısından dolayı sistemlerin önemli bir kısmının tek bir merkezden denetlenemeyecek karmaşıklıkta olduğuna değinen Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Altuğ İftar, 'Orantılı ve Orantısız Zaman Gecikmeli Sistemlerin Merkezi Olmayan Denetimi' başlıklı projesiyle ilgili olarak şu görüşlere yer verdi: "Teknolojik gelişmeler, büyük ölçekli sistemler olarak adlandırılan bu tür sistemlerin sayısını ve önemini de arttırmaktadır. Bu sistemlerde merkezi olmayan denetim yapısının kullanılması gerekmektedir. Bu yapıda birden fazla denetlemeci (control agent) bulunmakta, her bir denetlemeci tüm sistemin yalnızca belli çıktılarını gözlemleyebilmekte ve yalnızca belli girdilerini belirleyebilmektedir. Böylece sistem hakkındaki eksik bilgiler, belirsizlikler ve sistemdeki gecikmeler ile başa çıkmak için, büyük ölçekli sistemlerin analizini ve sentezini bağımsız veya neredeyse bağımsız alt sistemlere bölmek gibi yeni fikirler doğmuştur."
Büyük ölçekli sistemler teorisinin, belirtilen zorluklar sonucu ortaya çıkan sorunlara adandığını ifade eden Prof. Dr. İftar "Teori, verilen bir denetleme probleminin, nasıl olarak, zayıf bir şekilde birbirleriyle ilişkili ve bağımsız olarak çözülebilen yönetilebilir alt problemlere bölünebileceği sorusunu cevaplamaktadır. Böylece, büyük ölçekli sistem tek bir denetleyici yerine, birlikte bir merkezi olmayan denetleyiciyi temsil eden, birkaç bağımsız denetleyici tarafından denetlenecektir. Bu ve benzeri denetleme uygulamalarında zaman gecikmeleri ile de geniş ölçüde karşılaşılmaktadır. Sistemlerdeki uygulayıcılar, algılayıcılar, haberleşme ağları ve veri işleme ve hesaplama süreçleri, kararlılığı ve performansı önemli ölçüde bozabilecek gecikmeler ortaya çıkarabilmektedir. Bu da zaman gecikmeli büyük ölçekli sistemlerin kararlaştırılması ve denetlenmesi problemlerini doğurmuştur" diye konuştu.
İlk aşamalarda, bu sistemlerin incelenmesinde, kararlılığı ve belirlenen performans seviyelerini garantileyen gecikmeden bağımsız sonuçlar elde edildiğine değinen İftar, sonraları ise, gecikmeden bağımsız sonuçların gerektirdiği aşırı tasarımı oldukça azaltan gecikmeye bağımlı sonuçlar elde edildiğini söyledi. Zaman gecikmeli sistemlerin, mevcut gecikme tipleri temel alınarak orantılı (commensurate) ve orantısız (uncommensurate) olmak üzere ikiye ayrılabildiğini ifade eden Prof. Dr. Altuğ İftar "Orantılı gecikmeli sistemlerin kararlılık analizi üzerine gerekli ve yeterli koşulları içeren birçok çalışma vardır. Orantısız gecikmeli sistemlerin kararlılık analizi ise orantılı gecikmeli sistemlerden çok daha zordur. Özellikle bilinen birçok sonuç yalnızca yeterli koşullardır. Gerekli ve yeterli koşullar ise az bulunmakta ve güçlükle hesaplanabilmektedir. Bu çalışmada zaman gecikmeli doğrusal zamandan bağımsız (DZB) büyük ölçekli sistemlerin kararlılığını sağlayacak, zaman gecikmeli merkezi olmayan denetleyici tasarımı üzerine çalışılacaktır. Devingen (dynamic) çıktı geri beslemeli, merkezi olmayan denetleyiciler göz önüne alınacaktır." diyerek çalışmalarıyla ilgili önemli bilgiler verdi.

İzmir Haber

Editör: TE Bilişim